Diyarbakır’da ‘HES’ yürüyüşü: Doğaya dokunma!
MALABADİ HABER - Bölge genelinde artan maden faaliyetleri ve HES projelerine tepkiler büyüyor. Diyarbakır’da da ilçelere bağlı kırsal mahallelerde yürütülen maden faaliyetleri ve HES projelerine karşı mücadele eden köylüler ve ekoloji aktivistleri tepkilerini kent merkezine taşıdı. Otogar civarında toplanan ve aralarında ÖHD Ekoloji Komisyonu, Diyarbakır Barosu, Tabip Odası, Zore Vadisi Koruma Platformu, Sarım, Lice, Çınar, Çömçeli, Kasor, Hesandin, Cixse, Piran, Bırkleyn Yaşam Savunma İnisiyatifleri, Ekoloji Derneği, Ekoloji Meclisi, DEM Parti Ekoloji, yerel yönetimler temsilcileri Diyarbakır İdare Mahkemesi’ne doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüşe mağdur köylüler de katılarak tepkilerini dile getirdi.
“KÜLTÜRÜMÜZ VE TARİHİMİZ DİNAMİTLENMİŞTİR”İdare Mahkemesi önünde sona eren yürüyüşün ardından açıklama yapan Diyarbakır Barosu Çevre ve Kent Komisyonu Başkanı Ahmet İnan, “Bugün burada toplanmamızın nedeni; coğrafyamızdaki ekolojik yıkımlar, bu yıkımların önünü daha da açan talan yasası ve en önemlisi bu talana taraf olan yargı ile bürokrasi mekanizmasıdır. Coğrafyamızda akarsular kurumuş, su kaynakları bitmiş, ormanlarımız yok edilmiş, topraklarımız zehirlenmiştir. İnsanlarımız kanser olmuş, kültürümüz ve tarihimiz dinamitlenmiştir” dedi.
“SAHTE RAPOR OLUŞTURULDU”Diyarbakır’ın Lice İlçesi’nde bulunan tarihi Bırkleyn Mağaraları’nın olduğu bölgede taş ocağı açılması ve diğer ilçelerdeki maden faaliyetlerinin yarattığı tahribatlara dikkat çeken İnan “8 bin yıllık Diyarbakır Lice Bırkleyn Mağaralarında, inanılması güç olsa da, taş ocağı açılmıştır. Patlatmalarla bu kadim hafıza yok edilmektedir. Dicle’nin Prejman ve Heredan köylerinde 10 yıldır süren kurşun madeni faaliyetleri nedeniyle yöre halkı kanserle boğuşmaktadır. Bu da yetmezmiş gibi faaliyetlerinin 6 bin dönüme çıkarılmasıyla 16 bin ağaç kesilecek, Dicle Barajı beslenim ve koruma alanı kurşun sahasına dönüşecektir. Bu süreç kapsamında başlattığımız hukuki süreçte gelen bilirkişi raporlarında ‘kesilecek ağaçların çok önemli olmadığı, daha bir sürü ağaçlık alanın olduğu’ belirtilmiş, suyun ve insan sağlığının tehlikesine hiç değinilmemiştir. Türkiye’nin en önemli ipekböcekçiliği ve hayvancılık köylerinden Ağaçlı (Cixse) köyünün mera alanı GES işgaline açılmış ve proje tanıtım dosyasında yoğun bitki örtülü, göletli mera alanının değil, çorak başka bir alanın fotoğrafları kullanılarak sahte rapor oluşturulmuştur” şeklinde konuştu.
“KANUN, YÖNETMELİK TANIMAZLIĞINA İMZA ATMIŞTIR”İnan, bu süreçte yaşanan hukuksuzluklara da dikkat çekerek şunları söyledi: “Lice Kılıçlı, Koçmarin ve Kulp Kasor havzalarında DSİ ve DİSKİ’nin uyarılarına rağmen madencilik faaliyetleri sürmekte; Çınar Çömçeli köyünde ise köyün mezarlık alanı olmasına rağmen metalik madenciliğe açılmıştır. Bir dönem üzerine dengbêjlerin ağıtlar yaktığı Kulp Çayı, HES projeleri nedeniyle artık akış göstermeyip kurumuştur. Aynı kader Zore ve Sarım çaylarını da beklemektedir. Zore Çayı HES davasında lehimize gelen bilirkişi raporu sonrası bilirkişi heyeti değiştirilmiş ve aleyhe karar verilmiştir. Yine Diyarbakır 2. İdare Mahkemesi, Ergani Hançerli’deki petrol faaliyeti dosyasında, proje dosyasının yanlış formatta hazırlandığı ve revize edilmesi gerektiği bilirkişice açıkça raporlanmasına rağmen ‘Revizelik bir durumsa demek çok önemli değildir’ diyerek bir hukuk gafletine, kanun, yönetmelik tanımazlığına imza atmıştır. Bismil Sinanlı kum ocağı faaliyeti kapsamında dosyaya gelen bilirkişi raporunda bu faaliyetin tarım arazilerini, su varlıklarını yok edeceği, proje tanıtım dosyasının gerçekle uyuşmadığı ve projenin iptal edilmesi gerektiği belirtilmesine rağmen Diyarbakır 3. İdare Mahkemesi bilirkişi raporunun tam tersi yönünde karar kurarak kendi varlığını boşa çıkarmıştır.”
HESANDİN YAYLASI DAVASI YARIN GÖRÜLÜYORHesandin Yaylası’ndaki maden faaliyetleri ile ilgili açılan davanın yarın Diyarbakır 2. İdare Mahkemesi’nde saat 13.00’te görüleceğini duyuran İnan şunları söyledi: “Bu süreçte Türkiye’de bir ilk yaşanmıştır: ‘ÇED gerekli değildir’ kararına konu proje dosyası kaybolmuştur. Türkiye Barolar Birliği’nin de dahil olacağı bu yargılama sürecini ve sonucunu kamuoyuyla paylaşacağız. Şu anda Anayasa Mahkemesi önünde olan Talan Yasası iptal edilmezse, bu yıkımın önü tamamen açılacaktır. Türkiye, Afrika’daki maden sömürgesi ülkelerin sefaletine sürüklenecektir. Bundan sonra tüm mahkeme kararlarını, bilirkişi raporlarını ve kurum izinlerini kamuoyuyla paylaşacak; HSYK’ya, Bilirkişilik Kurulu’na ve savcılıklara gerekli başvuruları yapacağız. Her ne kadar hukuksuz ve taraflı mahkeme kararları ve bilirkişi raporlarıyla hak arama hürriyetimiz engellense de biz çaresiz değiliz. Demokratik hak arama mücadelemizi büyüteceğiz. Artık inadına, Anayasa’nın uygulanması ve hakkın gözetilmesi için mahkemeler önünde, kurumlar önünde ve şehir meydanlarında olacağız.”