Gabriel, ya gelmeseydi!
MALABADİ HABER - Fransız arkeolog Albert Louis Gabriel 1932 yılının ilkbahar ve sonbaharında iki kez Diyarbakır’a gelir. Gabriel uzun yıllar ülkesi Fransa’da farklı ilgi alanlarında eğitim görüp kendini geliştirmiş bir şahsiyet. Mimar, Ressam, Arkeolog, Sanat Tarihçi, Edebiyatçı ve de gezgin.
Babası da mimar olan Albert Gabriel 1883’te Fransa’nın kuzeydoğusunda bir kasabada doğmuş, 1972’de de 89 yaşında önemli işlere imza atmış biri olarak yine kasabasında ülkesinde vefat etmiş. Güzel sanatlar ve mimarlık eğitiminin yanında Sorbonne’da edebiyat okumuş. Ve yine Sorbonne’dan edebiyat doktoralı.
Yunanistan, Mısır ve Türkiye’de arkeolojik araştırma ve çalışmalar yapmakla yetinmeyip Suriye ve İran’da da incelemeler yapan biri. Ülkesi Fransa’nın yanında Türkiye’de de 1926 yılında İstanbul üniversitesi Edebiyat fakültesinde Profesör unvanıyla Arkeoloji ve Sanat Tarihi alanında üniversite hocalığı yapmış. Ve bu görevi 1930’a kadar dört yıl sürmüş.
Gabriel kendi çabasıyla, 1931 yılında İstanbul'daki Fransa Başkonsolosluğu bünyesinde Fransız Arkeoloji Enstitüsü'nün kurulması için mali destek sağlar ve Enstitünün müdürü olur. II. Dünya Savaşı nedeniyle Mart 1941'de Fransa'ya dönene kadar da on yıl boyunca bu görevde kalır.
Gabriel 1932 yılında Türkiye Milli Eğitim Bakanlığının talebi üzerine ucu ülkenin “güneydoğusu”na kadar uzanan bir araştırma gezisine çıkar. Ve işte Diyarbekir’le (şehrin adı o tarihte henüz Diyarbakır değil) yolu o zaman kesişir.
Bölge ile ilgili araştırmalar yapmak üzere Diyarbakır’a gelen Gabriel, şehrin Valisi Faiz Ergun’un talimatıyla “şehre (sur içine) hava girmiyor ve bulaşıcı hastalıklar yayılıyor” gerekçesiyle surların kuzey ve güney burçlarında dinamitle surların tahrip edildiğine tanık olur.
Hiç geciktirmeden “Bu tarihi surlar yıkılırsa geleceğe kalması söz konusu olan mirasınız yok olur” der ve ekler “Diyarbekir’in müstahkem surları, burçları tarih ve arkeoloji açısından olağanüstü öneme sahiptir. Surların sadece yapımında gösterilen teknik incelik ve sanatkârlık değil, surların cephesindeki kitabelerinde, figürlerindeki olağanüstü zenginlik itibariyle de tarihin canlı birer sayfalarıdır. Yerel makamlar verdikleri kararla bu sanat harikası surları dinamitleyerek yıkıyorlar.”
Bu ifadelerin de içinde yer aldığı bir rapor / mektup yazarak hemen Ankara’ya milli eğitim bakanlığına yollar. Yazdığı mektup Çankaya’ya kadar hızla ulaşır. Kısa süre içinde Ankara’dan gelen bir yazıyla Sur yıkımı durdurulur. O arada dört sur burcu da yıkılmış olur.
Gabriel Fransız Arkeoloji Enstitüsünün direktörü iken enstitünün kısıtlı bütçesi ile “Şarki Türkiye’de Arkeolojik Geziler” adını verdiği detaylı bir kitap yazar. Kendi çektiği fotoğraflar ve çizimleri de kitapta yer alır. Ve bu 1932 yılındaki gezinin hikâyesini kitabının kısa giriş bölümünde anlatır.
Kitabın Fransızca orijinalinin yayınının 75. Yılında kısa adı DİTAV olan Diyarbakır kültür tanıtma ve yardımlaşma vakfı Diyarbakır şubesi 2014 yılında “Şarki Türkiye’de Arkeolojik Geziler” adıyla kitabı Fransızca aslından Türkçeye çevirtip yayınlar.
Bir yıl sonra da 2015 yılı Temmuzunda Gabriel’in yıkımdan ve yok olmaktan kurtardığı kadim Diyarbakır Surları Unesco’nun tarihi ve kültürel miras kalıcı listesine girer. Ama bu heyecanı maalesef Diyarbakır mutlulukla yaşayamaz. Şehir hendek, barikat ve sokak savaşları ile adeta taammüden kırıma, kent cinayetine kurban giderek uzun süreli yasaklı bölge felaketini yaşar. Birçok tescilli yapıyla birlikte surların bir bölümü de ağır tahribata uğrar.
Nedendir bilinmez “kalıcı liste”ye dâhil ettiği Unesco, da bu yıkıma ve kırıma adeta ilgisiz kalır ve o süre içinde hiç şehre gelip hal û pür melali sorup bakmaz.
Evet şimdilerde son iki üç yıldır surlarda bir restorasyon süreci yaşanıyor. Diğer taraftan da restore edilen kimi sur burçları “işlevlendirme” adı altında kültür ve turizm Bakanlığınca tepkilere rağmen ticarileştiriliyor.
İşte tam da böyle bir dönemde kalıcı tarihi ve kültürel miras mevzuunun onuncu yılında bugüne kadar adı anılmayan yaptıkları pek gündem tutmayan, henüz hiç bir yere adı verilmemiş olan üstelik şehrin fahri hemşehrisi olmayı ziyadesiyle hak eden Profesör Albert Louis Gabriel için bir Vefa’yı gerçekleştirmek gerekiyordu. Bunun da en doğru işinin onun 93 yıl evvel çektiği fotoğrafları ve çizimlerini şehre mühürlemek işi olmalıydı. İşte bunu yaptık…
Gabriel yaşıyorken 1955’te İstanbul ve Bursa’nın “fahri hemşehri”si olduğunun altını çizerek, şimdi Diyarbakırın bu taçlandırmayı yapması gerektiğinin vurgusunu yapmalıyım. Ve tam da surlarının dinamitle patlatıldığı Dağkapı’daki adı bir başına orta yerde kaldığı için “Tek beden” burcu olan burca “Gabriel Burcu” adının verilmesinin uygun olacağını düşünüyorum.
Ve bunu düşünür önerirken bir an için aklımdan geçiriyorum; ya Gabriel 1932’de şehre gelmeseydi! O yıkım devam ederdi. Ve yıllar, yıllar sonra bizler de sur yıkıntıları arasında dolaşırken “işte yüz yıl kadar önce şehrin valisi yıktırdı bu kadim surları, biz de şimdi yıkıntılar arasında üzerine konuşuyoruz” derdik.
Hani politik olarak sokak ağzı ile hep “dış güçler”in ne kadar kötülükler yaptığı konuşulur ya! Ne diyeyim 1932’deki bir dış güç, susan koca bir şehir kamuoyunun suskunluğuna inat iyi ki konuşmuş ve yazmış raporlamış. Felakete “dur” demiş. Gabriel bizi bağışlasın, geç özrümüz için…
DİTAV “Gabriel’e Vefa” başlığı altında Gabiel için “geç kalınmış” fotoğraflar ve çizimler sergisi düzenlemiş oldu. Sergide yer alan orijinal Gabriel görselleri kitapta yer alan fotoğraf ve çizimler tabii ki…
Gabriel’e Vefa Sergisi 18 Eylül 2025 Perşembe günü saat 16.00’da Ditav’ın suriçindeki Meryemana Süryani Kadim Kilisesi bitişiğindeki Ditav kültür sanat evinde Amida Akademi buluşmaları başlığı altında açıldı. Sergi bir ay boyunca her gün gezilebilecek.
Panel: 20 Eylül Cumartesi günü saat 15.30’da da Şeyhmus Diken’in moderatörlüğünde Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Serra Bucak ve Dicle Üniversitesi Rektör yardımcısı ve Zerzevan kazı başkanı Aytaç Coşkun’un katılımlarıyla DİTAV mekânında; “Diyarbakır, Surlar ve Gabriel” başlıklı bir panel düzenlenecek. Kaynak : bianet.org