Süreç komisyonu Diyarbakır’da: Bucak ve Validen dikkat çeken konuşma
Süreç komisyonu Diyarbakır’da: Bucak ve Validen dikkat çeken konuşma
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, Diyarbakır’da sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle bir araya geldi. Yaklaşık 130 STK temsilcisinin katıldığı toplantıda, Diyarbakır’ın toplumsal birlikteliği, kalkınma ve demokratikleşme süreci ele alındı.
MALABADİ HABER - TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, çeşitli temaslarda bulunmak üzere geldiği Diyarbakır’da sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle bir otelde düzenlenen toplantıda buluştu. Toplantıya, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Serra Bucak, Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, Diyarbakır Valisi Murat Zorluoğlu ve yaklaşık 130 STK temsilcisi katıldı. Toplantıda, bölgedeki toplumsal uzlaşı, kalkınma ve demokratik süreçlere ilişkin görüş alışverişinde bulunuldu.
Toplantıda söz alan katılımcılar, sürece ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Serra Bucak:
Kuşkusuz bugün, hepimiz için son derece onurlu ve umut dolu bir buluşma gerçekleştirdik.
Sayın Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş Bey’in üniversitemizin akademik yılı açılışında yaptığı konuşma, hem bizler hem de Diyarbakır için çok anlamlı ve kıymetliydi. Diyarbakır için kıymetli olan her şeyin, elbette bölge halkı ve Türkiye için de aynı derecede önemli olduğunu biliyoruz.
Yaklaşık bir yıldır demokrasiye ve kalıcı barışa giden süreci yakından takip ediyor, komisyon çalışmalarının bizlere aktardığı gelişmeleri dikkatle değerlendiriyoruz. Yerelde görev yapan yöneticiler, sivil toplum temsilcileri ve belediyeler olarak bizler de bu sürecin olumlu bir şekilde sonuçlanmasını, barışın ve demokratikleşmenin kalıcı hâle gelmesini yürekten istiyoruz.
Ancak bölgemizde, özellikle Mardin ve Van Büyükşehirlerimizde, hâlâ seçilmiş belediye eş başkanlarının ve belediye meclislerinin görevlerini sürdüremediği bir dönem yaşanmaktadır. Halkın iradesinin tam anlamıyla hayata geçmesi için bu durumun sona ermesini diliyoruz.
Ümit ediyorum ki bu geçiş sürecinde en önemli barış ve demokrasi adımlarından biri, kayyum uygulamasının kaldırılması ve seçilmiş yerel yönetimlerin görevlerine dönmesi olacaktır. Kayyum sisteminin bir daha Türkiye’nin yerel yönetim yapısında yer bulmaması, demokrasimizin güçlenmesi adına son derece önemlidir.
Bugünkü buluşmamızın da bu yönde atılacak adımlara vesile olacağına inanıyor, katılım sağlayan herkese içten teşekkür ediyorum.
Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu:
"Çok hayırlı bir süreçten geçiyoruz. Bugün, Sayın Meclis Başkanımızın başkanlığında heyetimizi Diyarbakır’da ağırlamaktan büyük onur duyuyoruz. Diyarbakır, binlerce yıllık tarihiyle bölgenin siyasi, ekonomik ve sosyal cazibe merkezi olmuş; farklı kültürleri, etnik grupları ve inançları hoşgörü içinde bir arada yaşatmış kadim bir şehirdir.
Böylesi bir dönemde burada bulunmanız ve vereceğiniz mesajlar çok kıymetli. Sabah üniversite açılışında paylaştığınız umut verici mesajlar hepimize güç verdi. Bu defa başarmak zorundayız; çünkü “Yeni Türkiye Yüzyılı” yalnızca bir slogan değil, yeni bir vizyonun adıdır.
Türkler, Kürtler, Araplar ve tüm farklılıklar tarih boyunca birlikte yaşamış, savaşmış, sevinmiş ve Cumhuriyet’i birlikte kurmuştur. Ancak son yüzyılda bu kardeşlik sarsıntılar geçirdi. 41 yıllık çatışmalı süreci bitirip bu acıları yeni yüzyıla taşımamak istiyoruz.
Yeni Türkiye Yüzyılı, resmi paradigmanın değiştiği bir dönemdir. Artık sarsılan kardeşliği yeniden inşa edip acılarımızı geride bırakacağız. Orta Doğu’da yaşanan savaş ve zulümlerin ortasında bu kardeşlik modelinin barışı getireceğine inanıyoruz.
Bu nedenle, bugün Diyarbakır’ın sivil toplumunu dinlemek büyük önem taşıyor. Çünkü sivil toplum, toplumun vicdanını temsil eden, devletle halk arasında köprü kuran bir unsurdur. Yeni sürecin ülkemize ve bölgemize hayırlar getirmesini diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum."
Diyarbakır Valisi Murat Zorluoğlu:
"Çok değerli yöneticilerimiz, kıymetli kanaat önderleri, toplum liderleri, hanımefendiler ve beyefendiler;
12.500 yıllık tarihinde 33 medeniyete, birçok farklı kültür ve inanca ev sahipliği yapmış, peygamberler ve sahabiler şehri kadim Diyarbakır bugün yine tarihi bir gün yaşıyor. Sayın Reis Başkanımızın riyasetinde, farklı şehirlerden teşrif eden milletvekillerimizle birlikte, ilimizin tüm kesimlerinden kanaat önderleri ve sivil toplum temsilcileriyle çok önemli bir ortak akıl toplantısında bir aradayız.
Kıymetli misafirlerimiz, genç ve dinamik nüfusu, verimli tarım arazileri, güçlü altyapısı ve zengin kültürel mirasıyla Diyarbakır, ülkemizin büyümesine ve kalkınmasına daha fazla katkı sağlayabilecek büyük bir potansiyele sahiptir. 4,5 milyon dönüm tarım arazimizin 1,5 milyonu sulanmakta, Silvan Projesi ve diğer sulama yatırımları tamamlandığında 3 milyon dönüm arazi daha suyla buluşacaktır. Bu da tarımsal üretimi iki-üç kat artıracak, 400-500 bin kişilik yeni istihdam imkânı oluşturacaktır.
Sanayi de hızla gelişmektedir. Dört organize sanayi bölgesi ve dört küçük sanayi sitesiyle Diyarbakır üretim üssü olma yolundadır. 2017’de 7.500 olan OSB istihdamı bugün 22 bini aşmıştır. Bu nedenle mevcut OSB’lerin genişleme taleplerinin karşılanması ve altyapı yatırımlarının hızla tamamlanması büyük önem taşımaktadır.
Diyarbakır ayrıca turizmde de yükselen bir değerdir. Mardin, Diyarbakır ve Şanlıurfa’nın oluşturduğu Mezopotamya üçgeni bölgesel turizmde büyük bir sıçramaya zemin hazırlamaktadır. Artan turist sayıları bunun somut göstergesidir. Bu nedenle kamu ve özel sektörün turizm yatırımlarına ağırlık vermesi gerektiğini vurguluyoruz.
Ancak, kalkınma yatırımlarıyla birlikte sosyal içerikli projelere de ihtiyaç vardır. Son 40 yılda yaşanan terör olayları toplumsal yapıda kırılganlıklar oluşturmuştur. Özellikle çocuklar, gençler ve kadınlara yönelik sosyal yaraları onaracak projelere önem verilmelidir. Bu konuda merkezi idare kadar bizler de sorumluluk taşıyoruz.
Bütün bu çabaların temelinde huzur ve güvenlik vardır. Tarım, sanayi, turizm ve ticaret ancak güvenli şehirlerde gelişir. Sayın Cumhurbaşkanımızın himayelerinde, Sayın Devlet Bahçeli’nin destekleriyle ve Türkiye Büyük Millet Meclisimizin sahiplenmesiyle yürütülen “Terörsüz Türkiye” süreci, Diyarbakır için de tarihi bir fırsattır.
Tüm temennimiz bu sürecin güçlü, müreffeh ve kalkınmış Türkiye hedefleriyle uyumlu biçimde başarıya ulaşmasıdır. Toplantımızın şehrimiz ve ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor, başta Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız olmak üzere tüm katılımcılarımıza saygılarımı sunuyorum. Hoş geldiniz."
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş:
"Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Valim, Sayın Belediye Başkanım, Diyarbakır’ımızın sivil toplum kuruluşlarının saygıdeğer yöneticileri, saygıdeğer hanımefendiler, beyefendiler; hepinize hayırlı günler diliyorum.
Bugün burada, bu güzel şehirde; medeniyetlerin beşiği olan, doğunun batıya geçiş istikametinde yer alan, çok farklı değerleri bünyesinde barındıran kadim şehir Diyarbakır’da sizlerle birlikte olmaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek isterim.
Öncelikle, buraya adım attığım andan itibaren bize fevkalade güzel bir ev sahipliği gösteren başta Sayın Valimiz olmak üzere tüm ilgili arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum. Ümit ederim ki buradaki çalışmalarımız fevkalade verimli sonuçların oluşmasına da katkı sunar ve bu sürece de çok olumlu yansımaları olur diye temenni ediyorum.
Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki bugün Diyarbakır’da, çok kısa da olsa sokaklarda dolaştığımızda insanların gözlerinin içine baktığımızda, herhâlde ciddi bir umut, fevkalade ciddi hatta bir sevinç olduğunu gördük. Milletimizin bu anlamda devam etmekte olan bu sürece sahiplendiği açıkça ortaya çıkıyor. Ümit ederiz ki en kısa zamanda, artık ilâ nihaye hiçbir şekilde silahların konuşmadığı, sadece insanlar arasında esenliğin, barışın, kardeşliğin konuşulduğu; gelişmenin, kalkınmanın, ilerlemenin, gelecek nesillere daha iyi bir Türkiye ve daha iyi bir Diyarbakır bırakmanın konuşulduğu bir döneme girmiş oluruz.
Öncelikle geldiğimiz çalışmaların önemi bakımından birkaç konunun altını çizmek isterim. Sabahki üniversitedeki oturumda da ifade ettim. Değerli arkadaşlar, belki de insanlık tarihinin en önemli kırılma noktalarından birisinden geçiyoruz. Olaylar tahmin ettiğimizden çok daha hızlı ve çok daha değişken bir şekilde seyrediyor.
Ve ne yazık ki dünyanın bütün büyük güçlerinin mücadele alanı, tarih boyunca olduğu gibi yine bizim de içinde bulunduğumuz bu coğrafyada gerçekleşiyor. Tarihçilerin bir hilal olarak tanımladığı; Balkanlar’dan, Akdeniz’den, Orta Doğu’dan Afrika içlerine kadar giden bu coğrafyada, ülke olarak tam da merkezinde yer aldığımız bu bölgede hemen her gün başka bir olay oluyor, her gün başka bir denklem ortaya çıkıyor.
Bu çerçevede, maalesef şöyle geriye doğru sardığınızda filmi hiç de bölge halklarının lehine olan gelişmeler görmüyoruz. Dolayısıyla bunun uyarıcı bir alarm olmasını hepimizin görmesi gerekiyor. Bir asır evvel, cetvelle sınırların çizildiği ve emperyalist bir paylaşımın yapıldığının üzerinden bir asır geçti. İkinci asırda ise bu coğrafyanın kendi iç çatışmalarıyla, iç kavgalarıyla, bölünmeleriyle uzun yıllar harcamasının istendiğini görüyoruz.
Dolayısıyla bizim yapmamız gereken de tam tersidir. Bugün siyonist emperyalizmin açıkça ortaya koyduğu şeyi, aslında dün emperyalist güçler farklı biçimlerde ortaya koymuşlardı. Yani onlar bölünmeyi, parçalanmayı söylüyorlarsa; biz de bütünleşmeyi, birleşmeyi, beraber olmayı, birlikte ortak bir kadere doğru hareket etmeyi ortaya koymak zorundayız. İşte komisyonumuzu harekete geçiren en önemli nedenlerden birisi budur.
Bu gerçeğin, Türkiye’nin çok farklı toplum kesimleri tarafından anlaşılmış olmasıdır. Bizim, birlikte ortak bir gelecek inşa etme iradesinden başka bir çıkış yolumuz yoktur. Türkiye’nin, maalesef az önce ifade edildiği gibi, yaklaşık 50 yılına mal olmuş olan bu silahlı çatışma ve terör dönemi; on binlerce insanın hayattan koparılmasına, en az da iki trilyon dolarlık bir kayba neden olmuştur.
Bunu ezbere söylemiyorum. 2013 yılında bir grup üniversite öğretim üyesi arkadaşımla yaptığımız bir çalışmada bulduğumuz rakam 1,3 trilyon dolardı. Alternatif maliyetleriyle birlikte bugün en az iki trilyon dolar. Böyle büyük bir maliyeti Kürt de ödedi, Türk de ödedi; Sünni de, Alevi de ödedi. Türkiye’nin 86 milyon yurttaşının tamamı ödedi.
Bu maliyeti öderken de gelecek nesillerin payından alındı. Dolayısıyla bunu tersine çevirmemiz, birliği, beraberliği, bütünlüğü yeniden ortaya koymamız lazım. “Akıl akıldan üstündür.” Şu alışkanlıklardan da vazgeçmemiz lazım: Emperyalistler projelerini koyuyorlar, kuruyorlar, bunları görüyoruz; bu doğru. Ama onlarda akıl varsa bizde de akıl var. Biz onlardan daha güçlü bir hakkı ortaya koymak zorundayız.
O aklın yolu da bizim tarihî potamızdan geçiyor. Bugün bu toprakların yetiştirdiği büyük fikir adamlarının ve büyük sultanların bize öğrettiği mirastan geçiyor. Alparslan’ın, Ulubatlı Hasan’ın, Selahaddin Eyyubi’nin, bu toprakların mayasında oluşan fikir insanlarının düşüncelerinden geçiyor.
Dolayısıyla birlik ve beraberlik içinde olabilmemiz için hem tarihî müktesebatımız hem de bugünün gerekleri bizi bir arada bulunmaya mecbur kılmaktadır. Bunu gönüllü bir şekilde birlikteliğe, kardeşliğe çevirecek bu projeyi ortaya koyacağız. Bunun için bu süreç başlatıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde beş siyasi parti, grubu bulunmayan altı parti; yani toplamda on bir farklı siyasi parti bir araya gelerek yoğun bir mesai yürüttü.
5 Ağustos’tan bu yana 15 farklı oturum düzenlendi. Toplumun farklı kesimlerinden insanlar dinlendi. Bu dinlenenler arasında STK’lar, kanaat önderleri oldu. 16 STK temsilcisi de Diyarbakır ilimizden, yani Diyarbakır merkezli kuruluşlarımız vasıtasıyla dinlendi. Herkes bir şey söyledi, herkes kendi bulunduğu yerden, kendi anlayışı çerçevesinde ifade etti ve herkes saygıyla dinlendi.
Ama bir tek kişi bile “Artık barış olmasın, savaşlar dursun, bu terör bitmesin.” demedi. Herkes terörün bitmesini, silahların susmasını, kardeşliğin hâkim olmasını isteyen temennilerde bulundu. Bir kısmı açık teklifler sundu. Bunların hepsi de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kayıtları ve zabıtları altındadır.
Değerli kardeşlerim, şunu söyleyebilirim: Bu vesileyle hem bu komisyon öncesindeki çalışmalarımızda hem de komisyon süresince, dünyadaki birçok çatışma çözümü örneğini yakından tanıma fırsatı buldum. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim; dünyadaki devletlerle örgütler arasındaki çatışmaların sona erdiği çözüm süreçlerinde ortalama altı-yedi yılda bir noktaya gelinmiştir.
Türkiye ise, Ekim 2024’ten itibaren bakıldığında, bir yılı dahi aşmadan önemli bir mesafe katetmiştir. Ve çok şükür, parlamentoda bu konuyla ilgili bir komisyonun oluşması, partilerin neredeyse tamamının ortak iradesiyle gerçekleşmiştir. Şimdi geldiğimiz noktada daha dikkatli, daha titiz olmamız gereken bir sürece girdiğimizi özellikle belirtmek isterim.
Öncelikle bundan sonraki süreçte, ortaya çıkmış olan bu fevkalade olumlu havayı korumalıyız. Bu salonda bulunan herkesin sürece olumlu yaklaştığına inanıyorum. Ancak unutmamalıyız ki, “olsun” diyenler olduğu kadar, “olmasın” diye kenarda bekleyenler de vardır. Onun için dikkatli olacağız.
Hatalı bir şey söylememek için herkes diline dikkat etmelidir. Dünya, sadece ait olduğumuz siyasi partilerden ibaret değildir. Türkiye de sadece kendimizin siyasal çatısından ibaret değildir. Türkiye, 86 milyonun hepsini kapsayan büyük bir çatının adıdır.
Dolayısıyla sözümüzü yalnızca kendi siyasal alanımıza değil, Türkiye’nin bütününe söyleyeceğiz. Bu nedenle eğer konuşacaksak, kırıcı ve yıkıcı olmadan, on kez düşünüp bir kez konuşacağız.
En başından beri söylediğim bir şeyi tekrar vurgulamak isterim: Bu süreç zor bir süreçtir. Başarının altın anahtarı, “Kürdün hukukunu ve onurunu, Türk’ün de gururunu koruyabilmektir.” Bu denge sağlanabildiği ölçüde başarıya ulaşacağız.
Kürt vatandaşlarımız, “Evet, benim hakkım, hukuk’um, onurum korunuyor.” derken; Türk vatandaşlarımız da “Vatan bölünmüyor, toprak elden gitmiyor, millet parçalanmıyor.” demelidir. Bu denge, ortak aidiyet duygusuyla kurulabilir.
Barış ve kardeşlikten bahsediyorsak, bunun temelinde güçlü bir demokratik hukuk sistemi olmalıdır. Türkiye’nin demokrasisi, çevre ülkelerle kıyaslanamayacak ölçüde olgun bir yapıya sahiptir. Milletimiz, milli iradenin ortadan kaldırıldığı her ortamda mücadelesini vermiş, darbelerin sonuçlarını bile kendi oyu ile düzeltmiştir.
Eğer komşu ülkelerde temsil yeteneği, demokratik katılım ve ifade özgürlüğü olsaydı, Suriye, Irak, Libya gibi ülkelerde yaşanan bu kadar büyük yıkımlar ve bölünmeler yaşanmazdı. Bu nedenle kardeşlik hukukunun güçlü bir demokrasiyle beslenmesi şarttır.
Geçmişin acıları üzerinden yeni tartışmalar oluşturmak yerine, acıları anlamaya, empati kurmaya ve geleceğe odaklanmaya mecburuz. Her annenin, her babanın acısı kendine özgüdür; kimse bir başkasının acısını tam olarak hissedemez. Ama birbirimizin acısını anlamaya çalışarak geleceğe yürümek zorundayız.
Bu süreç bir pazarlık değil, bir ortaklaşma sürecidir. İdeolojik saplantılardan sıyrılarak, ortak bir gelecek inşa etme bilinciyle hareket etmeliyiz. Farklılıklarımızı tehdit değil, zenginlik olarak görmeliyiz.
Komisyon çalışmaları bu anlayışla devam etmektedir. Şimdiye kadar 138 STK ve kanaat önderi dinlendi. Herkesin ortak isteği barış, adalet ve kardeşlik olmuştur. Bundan sonrası için de her siyasi parti, her STK, her birey kendi çevresinde bu sürecin önemini anlatmalıdır.
Ancak bu şekilde bu süreç 86 milyonun sahiplendiği bir toplumsal mutabakata dönüşebilir. Sabah da ifade ettim, bir kere daha inanarak söylüyorum: Bu sefer mutlaka başaracağız."
Diyarbakır HABERİ
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.