Volkan ESER
Köşe Yazarı
Volkan ESER
 

LİYAKAT BİR MEDENİYET MESELESİDİR!

Bir toplumun geleceğini belirleyen en temel unsurlardan biri, o toplumda liyakat sisteminin varlığı ya da yokluğudur. Liyakat, kısaca bir kişinin bilgi, yetenek ve deneyimine göre görevlere getirilmesidir. Ancak bu sade tanım, aslında içinde çok daha büyük bir hakikat taşır: Liyakat, adaletin, verimliliğin ve güvenin temel taşıdır. Liyakatin olmadığı yerde adalet bozulur, kurumlar zayıflar, halkın devlete olan inancı sarsılır. Liyakat; işe alımlarda, terfilerde, atamalarda ve görev dağılımında kişisel ilişkilerin, siyasi yakınlığın veya ideolojik bağlılığın değil; eğitim, tecrübe ve performans gibi objektif ölçütlerin esas alınmasıdır. Liyakat, bir “sadakat testi” değildir. Liyakatli bir yönetim, biat edenleri değil, işini en iyi yapanları tercih eder. Liyakat; yandaşların değil, ehil olanların yükseldiği bir düzenin adıdır. Ve bu düzen, sadece devletin değil, özel sektörün, üniversitelerin, medya kuruluşlarının ve sivil toplum örgütlerinin de temel taşı olmalıdır. Liyakatin Olduğu Yerde Neler Olur?   • Kurumsal güven artar. Vatandaş, hak ettiği hizmeti alacağına inanır. Çünkü görev başında olan kişi oraya torpille değil, alın teriyle gelmiştir. • Hizmet kalitesi yükselir. Uzmanlık gerektiren görevler ehil ellere teslim edilir; plansızlık ve israf azalır. • Toplumsal huzur sağlanır. İnsanlar arasındaki adalet duygusu güçlenir. “Bizim çocuğumuz neden atanamadı?” sorusu tarihe karışır. • Gelecek umudu doğar. Gençler, çalışarak ve kendini geliştirerek bir yerlere gelebileceklerine inanır. Umutsuzluk yerine umut hâkim olur. Liyakatin Yokluğunda Ne Olur? • Kurumsal çürüme başlar. İşi bilmeyenler yönetici yapılır, uzmanlar dışlanır, sistem felç olur. • Halkın devlete güveni sarsılır. Kamuya girmek için torpil, rüşvet ya da siyasi bağlılık zorunlu hale gelir. “Devlet bizim değil, onların” algısı yerleşir. • Gençlerin ümidi kırılır. Çalışmanın değil tanıdıkların kazandırdığı bir düzenin içinde, başarıya olan inanç zedelenir. Beyin göçü hızlanır. • Yolsuzluk ve israf artar. İş bilmeyen yöneticiler, kaynakları verimsiz kullanır. Denetim mekanizmaları çalışmaz. Liyakat, sadece bir yönetişim modeli değil; aynı zamanda ahlaki bir duruş, vicdani bir tercih, toplumsal bir sorumluluktur. Bu ilkenin terk edilmesi sadece bir hükümetin değil, bütün bir toplumun geleceğini ipotek altına alır. Çünkü liyakatsizlik, sadece bugünü değil, yarını da çalar. Liyakatli bir düzenin inşası, yalnızca devletin değil, milletin de görevidir. Her birey, torpilsiz bir dünyayı talep etmeli, adaletin ve hakkaniyetin yanında durmalıdır. Sınav ve mülakat sistemleri şeffaf olmalı. Sınav sonuçlarının açıklanması, mülakat kayıtlarının denetlenmesi zorunlu hale gelmelidir. Kamu görevleri için liyakat esaslı kanunlar çıkarılmalı. Atamalarda tek ölçü; diploma, tecrübe ve yetenek olmalıdır. Yöneticiler hesap verebilir olmalı. Liyakat dışı atamalar cezalandırılmalı, liyakati esas alanlar ödüllendirilmelidir. Liyakat, sadece teknik bir terim değil, bir toplumun yükseliş reçetesidir. Roma’dan Osmanlı’ya, Avrupa demokrasilerinden günümüz gelişmiş toplumlarına kadar her büyük başarı hikayesinin temelinde liyakat vardır. Bir milletin yıkılışı da çoğunlukla liyakatin göz ardı edilmesiyle başlar. Bugün Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu şey, liyakati merkeze alan yeni bir toplumsal sözleşmedir. Ehil olanın hak ettiği yere geldiği bir ülke; yalnızca daha güçlü değil, daha adil, daha huzurlu ve daha umutlu bir ülke olacaktır.
Ekleme Tarihi: 29 April 2025 - Tuesday
Volkan ESER

LİYAKAT BİR MEDENİYET MESELESİDİR!

Bir toplumun geleceğini belirleyen en temel unsurlardan biri, o toplumda liyakat sisteminin varlığı ya da yokluğudur. Liyakat, kısaca bir kişinin bilgi, yetenek ve deneyimine göre görevlere getirilmesidir. Ancak bu sade tanım, aslında içinde çok daha büyük bir hakikat taşır: Liyakat, adaletin, verimliliğin ve güvenin temel taşıdır. Liyakatin olmadığı yerde adalet bozulur, kurumlar zayıflar, halkın devlete olan inancı sarsılır.

Liyakat; işe alımlarda, terfilerde, atamalarda ve görev dağılımında kişisel ilişkilerin, siyasi yakınlığın veya ideolojik bağlılığın değil; eğitim, tecrübe ve performans gibi objektif ölçütlerin esas alınmasıdır.

Liyakat, bir “sadakat testi” değildir. Liyakatli bir yönetim, biat edenleri değil, işini en iyi yapanları tercih eder. Liyakat; yandaşların değil, ehil olanların yükseldiği bir düzenin adıdır. Ve bu düzen, sadece devletin değil, özel sektörün, üniversitelerin, medya kuruluşlarının ve sivil toplum örgütlerinin de temel taşı olmalıdır.

Liyakatin Olduğu Yerde Neler Olur?

 

• Kurumsal güven artar. Vatandaş, hak ettiği hizmeti alacağına inanır. Çünkü görev başında olan kişi oraya torpille değil, alın teriyle gelmiştir.

• Hizmet kalitesi yükselir. Uzmanlık gerektiren görevler ehil ellere teslim edilir; plansızlık ve israf azalır.

• Toplumsal huzur sağlanır. İnsanlar arasındaki adalet duygusu güçlenir. “Bizim çocuğumuz neden atanamadı?” sorusu tarihe karışır.

• Gelecek umudu doğar. Gençler, çalışarak ve kendini geliştirerek bir yerlere gelebileceklerine inanır. Umutsuzluk yerine umut hâkim olur.

Liyakatin Yokluğunda Ne Olur?

• Kurumsal çürüme başlar. İşi bilmeyenler yönetici yapılır, uzmanlar dışlanır, sistem felç olur.

• Halkın devlete güveni sarsılır. Kamuya girmek için torpil, rüşvet ya da siyasi bağlılık zorunlu hale gelir. “Devlet bizim değil, onların” algısı yerleşir.

• Gençlerin ümidi kırılır. Çalışmanın değil tanıdıkların kazandırdığı bir düzenin içinde, başarıya olan inanç zedelenir. Beyin göçü hızlanır.

• Yolsuzluk ve israf artar. İş bilmeyen yöneticiler, kaynakları verimsiz kullanır. Denetim mekanizmaları çalışmaz.

Liyakat, sadece bir yönetişim modeli değil; aynı zamanda ahlaki bir duruş, vicdani bir tercih, toplumsal bir sorumluluktur. Bu ilkenin terk edilmesi sadece bir hükümetin değil, bütün bir toplumun geleceğini ipotek altına alır. Çünkü liyakatsizlik, sadece bugünü değil, yarını da çalar.

Liyakatli bir düzenin inşası, yalnızca devletin değil, milletin de görevidir. Her birey, torpilsiz bir dünyayı talep etmeli, adaletin ve hakkaniyetin yanında durmalıdır.

Sınav ve mülakat sistemleri şeffaf olmalı. Sınav sonuçlarının açıklanması, mülakat kayıtlarının denetlenmesi zorunlu hale gelmelidir. Kamu görevleri için liyakat esaslı kanunlar çıkarılmalı. Atamalarda tek ölçü; diploma, tecrübe ve yetenek olmalıdır. Yöneticiler hesap verebilir olmalı. Liyakat dışı atamalar cezalandırılmalı, liyakati esas alanlar ödüllendirilmelidir.

Liyakat, sadece teknik bir terim değil, bir toplumun yükseliş reçetesidir. Roma’dan Osmanlı’ya, Avrupa demokrasilerinden günümüz gelişmiş toplumlarına kadar her büyük başarı hikayesinin temelinde liyakat vardır. Bir milletin yıkılışı da çoğunlukla liyakatin göz ardı edilmesiyle başlar.

Bugün Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu şey, liyakati merkeze alan yeni bir toplumsal sözleşmedir. Ehil olanın hak ettiği yere geldiği bir ülke; yalnızca daha güçlü değil, daha adil, daha huzurlu ve daha umutlu bir ülke olacaktır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve malabadigazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.