Volkan ESER
Köşe Yazarı
Volkan ESER
 

YENİ ANAYASA TARİHİ BİR ZORUNLULUKTUR!

Türkiye, 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında hazırlanan ve halen yürürlükte olan 1982 Anayasası’nın gölgesinde yaşamaya devam ediyor. Aradan geçen 40 yılı aşkın sürede anayasa üzerinde birçok değişiklik yapılmış olsa da, metnin özünde taşıdığı vesayetçi, otoriter ve halktan kopuk ruh hala hissediliyor. Bugün gelinen noktada Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu şey bir “revizyon” değil, köklü ve sivil bir anayasa ile “yeniden kuruluş” sürecidir. 1982 Anayasası, askeri bir yönetimin ürünü olarak kaleme alındı ve esas amacı milleti değil devleti korumaktı. Toplumsal sözleşme vasfı taşımayan bu metin, halk iradesine değil, darbeci zihniyetin vesayetçi anlayışına dayanıyordu. Demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere, kuvvetler ayrılığına ve hukuk devletine ilişkin birçok alanda ciddi yapısal eksiklikler içeriyor. Bu anayasa, yıllar içerisinde yapılan değişikliklerle bir ölçüde yumuşatılmış olsa da; metnin ruhu, Türkiye’nin çağdaş, çoğulcu ve katılımcı bir demokrasiye kavuşmasının önündeki en büyük engellerden biri olmayı sürdürüyor.   Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) başlatmış olduğu yeni anayasa çalışması, bu anlamda sadece siyasal bir tercih değil, tarihi ve toplumsal bir zorunluluktur. Türkiye artık darbe ürünü bir anayasa ile yönetilmemeli; halkın iradesini yansıtan, özgürlükçü, insan haklarına dayalı, katılımcı ve sivil bir anayasa ile geleceğe yürümelidir. Yeni anayasa çalışmaları, yalnızca iktidarın değil, tüm siyasal partilerin, sivil toplumun, akademinin ve halkın katılımıyla gerçekleşmelidir. Bu süreçte muhalefetin de sorumluluğu büyüktür. Yeni bir anayasanın meşruiyeti, toplumsal uzlaşıyla mümkündür. Bu nedenle muhalefetin yapıcı bir tutumla sürece destek vermesi, siyasi etik ve tarihsel sorumluluk gereğidir. Nasıl Bir Anayasa? Yeni anayasanın taşıması gereken temel özellikler şu şekilde sıralanabilir: • Sivil ve Demokratik: Devletin değil halkın ihtiyaçlarını önceleyen, özgürlükleri esas alan bir yapı. • Kuvvetler Ayrılığına Dayalı: Yasama, yürütme ve yargı organlarının bağımsızlığını ve dengesini sağlayan bir sistem. • Temel Hak ve Özgürlükleri Güvence Altına Alan: İfade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlüğünü gerçek anlamda güvence altına alan bir metin. • Çoğulcu ve Katılımcı: Toplumun tüm kesimlerini kapsayan, farklı kimlik ve görüşlerin anayasal düzlemde temsil edildiği bir yapı. • Toplumsal Mutabakata Dayanan: İktidar ve muhalefetin ortak zeminde buluştuğu, halkın geniş katılımıyla oluşmuş bir anayasa. Yeni anayasa meselesi, sadece hukuki bir reform değil, Türkiye’nin geleceğini belirleyecek bir medeniyet inşasıdır. Darbe anayasası ile yönetilen bir ülkenin, tam anlamıyla demokratikleşmesi, toplumsal barışı sağlaması ve kalkınmasını sürdürülebilir kılması mümkün değildir. Bu nedenle AK Parti’nin başlatmış olduğu yeni anayasa çalışmaları son derece anlamlı ve değerlidir. Ancak bu süreçte başarıya ulaşılması, yalnızca iktidarın çabasıyla değil, tüm siyasal aktörlerin, halkın ve kurumların bu vizyona destek vermesiyle mümkündür. Türkiye, artık darbe döneminin tortularını geride bırakmalı, 21. yüzyıla yakışır, çağdaş, özgürlükçü ve toplumsal uzlaşıya dayanan yeni bir anayasa ile yoluna devam etmelidir. Bu, sadece siyasi bir reform değil, aynı zamanda tarihsel bir yüzleşme ve geleceğe umutla bakabilmenin temelidir. Yeni anayasa, Türkiye’nin barışı, kalkınması ve demokrasisi için atılacak en büyük adımdır.
Ekleme Tarihi: 30 May 2025 - Friday
Volkan ESER

YENİ ANAYASA TARİHİ BİR ZORUNLULUKTUR!

Türkiye, 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında hazırlanan ve halen yürürlükte olan 1982 Anayasası’nın gölgesinde yaşamaya devam ediyor. Aradan geçen 40 yılı aşkın sürede anayasa üzerinde birçok değişiklik yapılmış olsa da, metnin özünde taşıdığı vesayetçi, otoriter ve halktan kopuk ruh hala hissediliyor. Bugün gelinen noktada Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu şey bir “revizyon” değil, köklü ve sivil bir anayasa ile “yeniden kuruluş” sürecidir.

1982 Anayasası, askeri bir yönetimin ürünü olarak kaleme alındı ve esas amacı milleti değil devleti korumaktı. Toplumsal sözleşme vasfı taşımayan bu metin, halk iradesine değil, darbeci zihniyetin vesayetçi anlayışına dayanıyordu. Demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere, kuvvetler ayrılığına ve hukuk devletine ilişkin birçok alanda ciddi yapısal eksiklikler içeriyor.

Bu anayasa, yıllar içerisinde yapılan değişikliklerle bir ölçüde yumuşatılmış olsa da; metnin ruhu, Türkiye’nin çağdaş, çoğulcu ve katılımcı bir demokrasiye kavuşmasının önündeki en büyük engellerden biri olmayı sürdürüyor.

 

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) başlatmış olduğu yeni anayasa çalışması, bu anlamda sadece siyasal bir tercih değil, tarihi ve toplumsal bir zorunluluktur. Türkiye artık darbe ürünü bir anayasa ile yönetilmemeli; halkın iradesini yansıtan, özgürlükçü, insan haklarına dayalı, katılımcı ve sivil bir anayasa ile geleceğe yürümelidir.

Yeni anayasa çalışmaları, yalnızca iktidarın değil, tüm siyasal partilerin, sivil toplumun, akademinin ve halkın katılımıyla gerçekleşmelidir. Bu süreçte muhalefetin de sorumluluğu büyüktür. Yeni bir anayasanın meşruiyeti, toplumsal uzlaşıyla mümkündür. Bu nedenle muhalefetin yapıcı bir tutumla sürece destek vermesi, siyasi etik ve tarihsel sorumluluk gereğidir.

Nasıl Bir Anayasa?

Yeni anayasanın taşıması gereken temel özellikler şu şekilde sıralanabilir:

• Sivil ve Demokratik: Devletin değil halkın ihtiyaçlarını önceleyen, özgürlükleri esas alan bir yapı.

• Kuvvetler Ayrılığına Dayalı: Yasama, yürütme ve yargı organlarının bağımsızlığını ve dengesini sağlayan bir sistem.

• Temel Hak ve Özgürlükleri Güvence Altına Alan: İfade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlüğünü gerçek anlamda güvence altına alan bir metin.

• Çoğulcu ve Katılımcı: Toplumun tüm kesimlerini kapsayan, farklı kimlik ve görüşlerin anayasal düzlemde temsil edildiği bir yapı.

• Toplumsal Mutabakata Dayanan: İktidar ve muhalefetin ortak zeminde buluştuğu, halkın geniş katılımıyla oluşmuş bir anayasa.

Yeni anayasa meselesi, sadece hukuki bir reform değil, Türkiye’nin geleceğini belirleyecek bir medeniyet inşasıdır. Darbe anayasası ile yönetilen bir ülkenin, tam anlamıyla demokratikleşmesi, toplumsal barışı sağlaması ve kalkınmasını sürdürülebilir kılması mümkün değildir.

Bu nedenle AK Parti’nin başlatmış olduğu yeni anayasa çalışmaları son derece anlamlı ve değerlidir. Ancak bu süreçte başarıya ulaşılması, yalnızca iktidarın çabasıyla değil, tüm siyasal aktörlerin, halkın ve kurumların bu vizyona destek vermesiyle mümkündür.

Türkiye, artık darbe döneminin tortularını geride bırakmalı, 21. yüzyıla yakışır, çağdaş, özgürlükçü ve toplumsal uzlaşıya dayanan yeni bir anayasa ile yoluna devam etmelidir.

Bu, sadece siyasi bir reform değil, aynı zamanda tarihsel bir yüzleşme ve geleceğe umutla bakabilmenin temelidir. Yeni anayasa, Türkiye’nin barışı, kalkınması ve demokrasisi için atılacak en büyük adımdır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve malabadigazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.