Siyaset, fikirlerin çatıştığı ama insanların birbirine saygı duymayı sürdürdüğü bir alan olmalıdır. Ancak son yaşanan olay, bu temel demokratik ilkenin ne denli tehdit altında olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, merhum Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreni çıkışında uğradığı fiziki saldırı, sadece bir siyasi lidere değil, aynı zamanda tüm demokratik değerlere, toplumsal barışa ve ortak yaşama kültürüne yapılmış açık bir saldırıdır. Bu alçak eylemi en güçlü şekilde kınıyor ve lanetliyoruz.
Şiddet, hiçbir koşulda ve hiçbir gerekçeyle meşrulaştırılamaz. Hele ki siyaset kurumuna, yani halkın iradesini temsil eden kişilere yöneltilen saldırılar, doğrudan demokrasiye yönelik tehditlerdir. Hak aramak, tepki göstermek ya da fikir beyan etmek isteyen her vatandaşın yolu hukuk ve demokrasi içinde kalmak zorundadır. Fikirler, sokak aralarında değil; meclis kürsülerinde, kamuoyunda ve sandıkta çarpıştırılır. Fiziki müdahale, güç gösterisi ya da tehdit, neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar vermenin meşru yolu değildir.
Toplum olarak kutuplaşmanın bu denli keskinleştiği bir dönemde, siyasi liderlere yönelik şiddetin sadece bireysel bir eylem olarak değil, toplumun ortak huzuruna kasteden bir tehdit olarak görülmesi gerekir. Bu nedenle, saldırganın anında gözaltına alınması da, hukukun gereğidir; fakat asıl mücadele, bu tür şiddet eylemlerinin toplumda karşılık bulmaması için verilmelidir. Şiddeti mazur gösteren, küçümseyen ya da dolaylı yollarla teşvik eden söylemler ise en az fiili saldırı kadar tehlikelidir.
Siyasi görüşü ne olursa olsun, tüm liderler bu tür saldırılara karşı ortak bir duruş sergilemelidir. Şiddetin normalleşmesine izin vermek, sadece bugünün değil yarının da karanlığa sürüklenmesi anlamına gelir. Bir ülkenin gerçek gücü, farklı fikirlerin barış içinde bir arada yaşayabilmesindedir. Bu nedenle, yaşanan bu çirkin saldırı karşısında tüm vicdan sahibi bireylerin ve kurumların sessiz kalmaması gerekmektedir.