"Ortadoğu’da siyasi dengeler bir günde değişirken, Barış Komisyonu’nun haftalarca aynı talepleri dinleyecek lüksü yok. Önce yangını söndürmek, sonra çayı demlemek gerekir."
Barış Komisyonu, bu ülkenin en kritik masalarından biri. DEM Parti, komisyonda dinlenmesi için 115 kurum ve şahsiyet önermiş. CHP de benzer sayıda isim sunmuş. Kabaca hesapladığımda; günde beş kurum dinlense, sadece DEM’in önerileri bile bir ayda tamamlanır. CHP’ninkilerle birlikte bu süre daha da uzar.
Peki bu kadar bekleyecek vaktimiz var mı?
Üstelik bu kurumların büyük çoğunluğu benzer şeyler söyleyecek. Tahminim, dile getirilecek taleplerin yüzde 80’i birbiriyle örtüşecek. Yani aynı cümleler, farklı ağızlardan, haftalarca tekrar tekrar dinlenecek.
Oysa ki bazı konular var ki, bekletilmeyecek kadar hayati. Hele ki Ortadoğu coğrafyasında denklemler bir günde, hatta bir saatte değişirken… Siyasi rüzgârın yönü aniden dönerken… Böyle bir ortamda uzun uzun “çay demleme” vakti mi bu?
Ben bir KHK’lı değilim; ancak yüzlerce KHK’lı dostumun haklarını savunmayı boynumun borcu biliyorum. Bu masada, onların sesi, onların talepleri de güçlü bir şekilde dile getirilmeli. Umudum o ki, komisyondaki dostlar ve temsilciler bu çağrıyı yüksek sesle ifade eder.
Barış arayışı, gereksiz bürokrasi ve tekrarlara kurban edilmemeli. Evet, geniş katılım önemlidir; ancak acil çözüm bekleyen meseleler vardır. Önce yangını söndürürsün, sonra çayını koyarsın.
Şimdi yangın varken, çay DEM’lemenin zamanı değil.
Saygılarımla