İhsan Yılmaz
Köşe Yazarı
İhsan Yılmaz
 

Kürt Kimliğini İnkâr, Toplumsal Barışa İhanettir

Türkiye siyasetinde söylenen her söz yalnızca bir kişiyi değil, milyonları etkiler. Bu yüzden siyasetçinin dili sorumluluk ister, tarih bilinci ister, vicdan ister. Son günlerde Ümit Dikbayır tarafından dile getirilen, “Kürt halkı yoktur”, “Kürt kökenli Türk vardır”, “Meclisteki DEM’liler teröristtir” şeklindeki ifadeler; maksadını açıkça aşan, ayrımcı, ötekileştirici ve nefret suçu niteliği taşıyan açıklamalardır. Bu sözler sadece bireysel bir görüş değildir. Bu sözler, yüz yıllardır bu topraklarda yaşayan bir halkın kimliğini, dilini ve kültürünü inkâr anlamına gelir. Kürt halkının varlığını yok saymak, yalnızca Kürtlere değil; birlikte yaşama iradesine, ortak geleceğimize ve toplumsal barışa da açık bir saldırıdır. Daha da vahimi, bu açıklamaların İYİ Parti kurucularından olup sonrasında CHP’ye geçtiği belirtilen bir isim tarafından yapılması ve kamuoyunda Ekrem İmamoğlu ekibinden olduğu yönünde iddiaların dillendirilmesidir. Eğer bu iddialar doğruysa, mesele yalnızca bir siyasetçinin dili değil; temsil ettiği siyasi anlayışın da sorgulanmasını zorunlu kılar. “Kürt kökenli Türk” söylemi, yıllardır Kürt halkına dayatılan inkâr siyasetinin eski ama hâlâ zehirli bir versiyonudur. Kürtler, “köken” meselesiyle açıklanacak bir alt kimlik değil; dili, tarihi, kültürü ve toplumsal hafızası olan bir halktır. Bu gerçeği inkâr etmek, bilimsel değil ideolojiktir. Mecliste yer alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekillerini toptan “terörist” ilan etmek ise açıkça suç isnadı, nefret dili ve demokratik siyaseti hedef alma anlamına gelir. Seçilmiş milletvekillerini hedef göstermek, toplumu kutuplaştırmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Bu noktada Cumhuriyet Halk Partisi’ne açık bir çağrı yapmak gerekiyor: Cumhuriyetin kurucu partisiyim diyen, demokrasi, eşit yurttaşlık ve birlikte yaşam iddiası taşıyan bir parti; bu dili taşıyamaz, bu anlayışı bünyesinde barındıramaz. CHP, bu açıklamalar karşısında sessiz kalamaz. Sessizlik, onay anlamına gelir. Toplumsal barışı savunan bir siyasi çizgi, Kürt kimliğini inkâr eden ve halkları karşı karşıya getiren bu anlayışla arasına net ve açık bir mesafe koymalıdır. Gereken yapılmalı, bu dili kullanan isim derhal ihraç edilmelidir. Unutulmamalıdır ki; Barış inkârla kurulmaz. Kardeşlik hakaretle büyümez. Birlikte yaşam, halkları yok sayarak değil, tanıyarak mümkündür. Bu toprakların en büyük ihtiyacı; nefret değil, yüzleşme; inkâr değil, eşitlik; dışlama değil, ortak gelecek iradesidir. Bunun dışındaki her söz, bu ülkeye zarar verir.
Ekleme Tarihi: 23 Aralık 2025 -Salı
İhsan Yılmaz

Kürt Kimliğini İnkâr, Toplumsal Barışa İhanettir

Türkiye siyasetinde söylenen her söz yalnızca bir kişiyi değil, milyonları etkiler. Bu yüzden siyasetçinin dili sorumluluk ister, tarih bilinci ister, vicdan ister. Son günlerde Ümit Dikbayır tarafından dile getirilen, “Kürt halkı yoktur”, “Kürt kökenli Türk vardır”, “Meclisteki DEM’liler teröristtir” şeklindeki ifadeler; maksadını açıkça aşan, ayrımcı, ötekileştirici ve nefret suçu niteliği taşıyan açıklamalardır.

Bu sözler sadece bireysel bir görüş değildir. Bu sözler, yüz yıllardır bu topraklarda yaşayan bir halkın kimliğini, dilini ve kültürünü inkâr anlamına gelir. Kürt halkının varlığını yok saymak, yalnızca Kürtlere değil; birlikte yaşama iradesine, ortak geleceğimize ve toplumsal barışa da açık bir saldırıdır.

Daha da vahimi, bu açıklamaların İYİ Parti kurucularından olup sonrasında CHP’ye geçtiği belirtilen bir isim tarafından yapılması ve kamuoyunda Ekrem İmamoğlu ekibinden olduğu yönünde iddiaların dillendirilmesidir. Eğer bu iddialar doğruysa, mesele yalnızca bir siyasetçinin dili değil; temsil ettiği siyasi anlayışın da sorgulanmasını zorunlu kılar.

“Kürt kökenli Türk” söylemi, yıllardır Kürt halkına dayatılan inkâr siyasetinin eski ama hâlâ zehirli bir versiyonudur. Kürtler, “köken” meselesiyle açıklanacak bir alt kimlik değil; dili, tarihi, kültürü ve toplumsal hafızası olan bir halktır. Bu gerçeği inkâr etmek, bilimsel değil ideolojiktir.

Mecliste yer alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekillerini toptan “terörist” ilan etmek ise açıkça suç isnadı, nefret dili ve demokratik siyaseti hedef alma anlamına gelir. Seçilmiş milletvekillerini hedef göstermek, toplumu kutuplaştırmaktan başka hiçbir işe yaramaz.

Bu noktada Cumhuriyet Halk Partisi’ne açık bir çağrı yapmak gerekiyor:

Cumhuriyetin kurucu partisiyim diyen, demokrasi, eşit yurttaşlık ve birlikte yaşam iddiası taşıyan bir parti; bu dili taşıyamaz, bu anlayışı bünyesinde barındıramaz.

CHP, bu açıklamalar karşısında sessiz kalamaz. Sessizlik, onay anlamına gelir. Toplumsal barışı savunan bir siyasi çizgi, Kürt kimliğini inkâr eden ve halkları karşı karşıya getiren bu anlayışla arasına net ve açık bir mesafe koymalıdır. Gereken yapılmalı, bu dili kullanan isim derhal ihraç edilmelidir.

Unutulmamalıdır ki;

Barış inkârla kurulmaz.

Kardeşlik hakaretle büyümez.

Birlikte yaşam, halkları yok sayarak değil, tanıyarak mümkündür.

Bu toprakların en büyük ihtiyacı; nefret değil, yüzleşme; inkâr değil, eşitlik; dışlama değil, ortak gelecek iradesidir. Bunun dışındaki her söz, bu ülkeye zarar verir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve malabadigazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.