Bugün kalemimin ucu titriyor. Çünkü yıllarca bu topraklarda kanla yazılan bir tarih, artık mürekkeple barışı yazmaya hazırlanıyor.
41 yıl.
Bir insan ömrü kadar…
Annelerin acısı, babaların çaresizliği, gençlerin zamansız mezar taşlarıyla dolu bir tarih. Ve bugün… Artık silahların sustuğu, toprağın barışa doyduğu bir gün.
PKK’nın kendini feshetmesi, sadece bir örgütün sona erişi değildir. Bu, aynı zamanda Türkiye’nin, özellikle de Kürt coğrafyasının yeni bir başlangıca açılan kapısıdır. Elbette kolay olmayacak. Elbette acılar bir günde silinmeyecek. Ama artık gençler “dağa mı çıkayım?” sorusuyla büyümeyecek.
Bu karar Diyarbakır’da, yani başladığı yerde açıklandı. Bu topraklar çatışmayı gördü; şimdi umutları yeşertmek bizim elimizde. Dicle’nin suyunu kana değil, hayallere bulamak bizim elimizde.
Tarihi Törenle Silahlara Veda
Barış ve Demokratik Toplum Grubu’nun öncülüğünde gerçekleşen törende, Kürtçe adı Partiya Karkerên Kurdistanê (Kürdistan İşçi Partisi) olan PKK, 41 yıllık silahlı mücadelenin ardından resmen kendini feshetti ve silahlara veda etti.
Besê Hozat ve Nedim Seven öncülüğünde, 15’i kadın ve 15’i erkek olmak üzere 30 kişilik bir grup, tören alanına giriş yaptı. Alandaki atmosfer sessiz ama tarihîydi. İlk konuşmayı yapan Besê Hozat şu sözlerle sürece dair mesaj verdi:
“Önder Apo'nun çağrısı karşısında tutum belirlemek için ona cevaben geldik. Bu sürece ivme kazandırmak üzere, inkâr ve imhaya karşı silahlandık. Özgürlük savaşçılarıyız. Şimdi, Önder Apo'nun 27 Şubat çağrısı ve PKK'nin 12. Kongre kararları doğrultusunda bu adımı atıyoruz.”
Konuşmanın ardından grup adına hazırlanan açıklama önce Türkçe olarak Besê Hozat, ardından Kürtçe olarak Nedim Seven tarafından okundu.
Ardından tekrar söz alan Besê Hozat, “Tüm bunların devam edebilmesi ve kalıcı barışın sağlanabilmesi için yasal düzenlemelere ihtiyaç var. Biz sürecin önünü açmak için silahları imha ediyoruz,” diyerek, barışa bağlılık vurgusu yaptı.
Silahlar Yakıldı, Barış Ateşi Yandı
Konuşmaların ardından duygusal anlar yaşandı. Başta Besê Hozat olmak üzere tüm gerillalar, silahlarını ve raxtlarını (askeri kıyafetlerini) sembolik olarak yaktı. Bu, sadece bir silah bırakma değil; aynı zamanda geçmişle yüzleşmenin, yeni bir hayatın, demokratik siyasetin ve barışın sembolü olarak tarihe geçti.
Gerillalar silahlarını yaktıktan sonra alandan sessizce ayrıldı. Tören, bu tarihî anın ardından son buldu.
Bugün artık herkesin elini taşın altına koyma zamanıdır: devletin, halkın, siyasetçinin, gazetecinin, öğretmenin, annenin, babanın… Çünkü barış sadece bir kelime değil; her sabah çocuklarımızın gülüşünde görmek istediğimiz bir gelecek demek.
Bugün artık “öldürmeyen” bir gelecek inşa etme günü.
Silah değil; söz kazandı.
Ve bu kez, geri dönmemek üzere.