Silvan… Tarih boyunca Anadolu’nun kadim topraklarından biri, bir kültürler kavşağı, binlerce hikâyenin kesiştiği bir şehir. Ama ne yazık ki, bugünlerde bu topraklar sadece kadim güzellikleriyle değil, derin yaraları, çözülmeyen sorunları ve kanayan acılarıyla gündemde.
Son günlerin en yürek burkan haberi ise; Silvan Muhtarlar Derneği Başkanı Murat Ateş’in alçakça bir saldırıyla hayatını kaybetmesi oldu. Murat Ateş, sıradan bir muhtar değildi. Onun yaptığı iş sadece mahalledeki işleri düzenlemek, resmi evrakları takip etmek değil; bir yaşam biçimiydi. O, halkın yanında durdu, sorunlarına çözüm aradı, devletle halk arasında köprü oldu. Gecesini gündüzüne kattı. Onun gitmesi, sadece bir insanın ölümü değil, bir şehrin umutlarının ve vicdanının yaralanmasıdır.
Silvan, yıllardır çok katmanlı bir mücadele alanı oldu. Ekonomik sıkıntılar, işsizlik, gençlerin geleceksizliği, eğitimde yaşanan eksiklikler… Bunların üstüne bir de güvenlik sorunları ve siyasi belirsizlikler eklenince, hayat burada her gün biraz daha zorlaşıyor. İnsanlar basit ihtiyaçlarını karşılamak için bile büyük çaba harcıyor.
Murat Ateş, bu zorlukların tam ortasında, kendi yüreğiyle mücadele etti. Mahallelerinde yol yaptı, çocukların eğitim masraflarını karşıladı, hastalara yardımcı oldu. Bu yüzden sevildi, sayıldı. Çünkü o, devletin ulaşamadığı yerde insanlara umut taşıdı.
Ancak, böylesine bir insanın, gündüz vakti, kalabalık bir yerde vurularak hayatını kaybetmesi, Silvan’ın sadece somut sorunlarını değil, aynı zamanda içindeki korku, güvensizlik ve sessizliği de gözler önüne seriyor.
Görgü tanığı yok deniliyor. Silvan’da bir adam, en doğal hakkı olan güvenlik ve huzuru yaşarken öldürülüyor ve kimse bir şey görmüyor. Bu büyük bir ironidir, büyük bir trajedidir. İnsanlar susuyor çünkü korkuyor, çünkü biliyor ki konuşmak bazen hayatına mal olabilir. Bu korku, sadece bireysel değil, toplumsal bir hastalıktır.
Soruşturmanın sürdüğüne dair açıklamalar yapılsa da, şeffaflık eksik. Halk bu belirsizlik içinde kalınca, adalete olan inanç zedeleniyor. Ve bu da toplumsal yapıyı derinden sarsıyor. Çünkü bir toplumun en temel ihtiyaçlarından biri, güvenlik ve adalettir.
Ekonomik kriz, sosyal dışlanma ve politik istikrarsızlık Silvan’da gençleri, kadınları, işçileri derinden etkiliyor. İşsizlik oranı yüksek, fırsatlar az. Gençler umutsuz, gelecek belirsiz. İşte tam da bu yüzden, Murat Ateş gibi liderler, umut ışığıdır. Onlar, halkın sesi, kalkanı ve ışığıdır.
Murat’ın ölümü, sadece bir suikast değil, aynı zamanda Silvan’daki çözülmemiş birçok sorunun da sembolü haline geldi. İnsanlar artık sadece hayatta kalmaya değil, aynı zamanda huzur ve adalet istemeye başladı. Ve bu haklı talep, bu yüreklerdeki yangın asla sönmeyecek.
Şimdi görev bizlere düşüyor. Murat Ateş’in bıraktığı bu büyük mirasa sahip çıkmak, onun hayalini yaşatmak. Susmamak, korkmamak ve adaletin yerini bulması için mücadele etmek. Çünkü bu topraklarda sessiz kalmak, zalimin işine yarar.
Silvan’ın güzel insanları, umutla bekliyor. Barışla, adaletle, eşitlikle dolu bir şehir düşlüyor. Murat Ateş’in ardından yükselen bu sessiz çığlık, bir gün mutlaka yankılanacak. Ve bizler, o günün bekçileri olacağız.
Adalet için, insanlık için, Murat Ateş için; susmuyoruz, susmayacağız.