Emekli bir öğretmen anlatıyor…
Bir gün öğretmenler odasında sınav kâğıtlarını okuyormuş. Kız öğrencilerin yanlış cevaplarını silip, sınıfı geçecek şekilde düzeltiyormuş. O sırada odaya giren bir bey, neden böyle yaptığını sormuş. Öğretmen şu yanıtı vermiş:
> “Bu kızlar sınıfta kalırsa, babaları onları okuldan alıp 12-13 yaşında evlendirecek. Ama sınıfı geçerlerse, o yaşta evlenmekten kurtulup eğitimlerine devam edecekler.”
Bir süre sonra okul müdürü çağırmış öğretmeni odasına. Müdür, öğretmenin yanına gelen o beyin aslında müfettiş olduğunu ve kendisine şöyle dediğini söylemiş:
> “Müdür bey, sizin gibi zehir gibi genç öğretmenleriniz varken bu okulu teftiş etmeme gerek yok. Kendisine teşekkürlerimi iletin.”
Bu hikâye, eğitim sistemimizin gerçek kahramanlarını hatırlatıyor: vicdan sahibi öğretmenleri.
Bugün eğitimden sıkça “reform” diye bahsediyoruz. Yeni müfredatlar, sınav sistemleri, teknolojik yatırımlar… Fakat bir gerçeği unutmamak gerekir: Eğitimin kalitesi, öğretmenin kalitesinden geçer.
Bir öğretmen, sadece bilgi aktaran değil; kader çizen, hayat kurtaran, yüreklere dokunan kişidir.
İyi öğretmen, notla değil; umutla ölçer öğrencisini.
İyi öğretmen, sınav kâğıtlarını değil; bir çocuğun geleceğini okur.
Ve iyi öğretmenlerin var olduğu her okulda, yalnızca öğrenciler değil; toplum da aydınlanır.
Bugün bir ülkenin geleceği, sınıfın önünde duran o sessiz kahramanların ellerindedir. Onlar, kimi zaman bir kalemi umut, bir defteri özgürlük haline getirir. Bir kız çocuğunun kaderini değiştiren o emekli öğretmen gibi…
Unutmayalım: Binalar okul yapar ama öğretmenler eğitim yapar.
Ve iyi öğretmenlerin varlığı, sadece eğitimin kalitesini değil, insanlığın vicdanını da yükseltir.