İhsan Yılmaz
Köşe Yazarı
İhsan Yılmaz
 

Gönüllere Giren Bir Siyasetçinin Hikâyesi: Sırrı Süreyya Önder

Başka kaç siyasetçi gönüllere bu kadar girebildi? Siyasetin buz gibi diline mizahı bulaştıran, halkın içinden biri gibi konuşabilen, bir salona girdiğinde önce gülümseten sonra düşündüren kaç kişi tanıyoruz? Adını andığınızda herkesin bir anısını, bir repliğini, bir tebessümünü hatırladığı kaç siyasetçi var? Çok değil… Ama Sırrı Süreyya Önder işte o istisnalardan biri. Başka kaç siyasetçi bu kadar sevildi? Bu toprakların vicdanına dokunabilmek, Kürt’ün de Türk’ün de yüreğine aynı anda ses olabilmek zordur. Hele ki çoraklaştırılmış bir siyaset ikliminde, bunu mizahla, hikâyeyle, samimiyetle başarmak… Bu bambaşka bir şey. Sırrı Süreyya, ekranlara çıktığında, mecliste konuştuğunda, bir meydanda halkla göz göze geldiğinde hep o samimiyetiyle anıldı. Siyaseti halk için yapanların son temsilcilerinden biri gibi… Mizahın gücünü öğretti. Çünkü o, hakikati en çıplak haliyle anlatırken bile sizi güldürmeyi bilirdi. Ama bu öyle yüzeysel bir komiklik değildi. İnce bir zekânın, derin bir birikimin, yürekle yoğrulmuş bir söz ustalığının ürünüdür onun mizahı. Mizahı, sadece bir eğlence aracı değil; bir direniş biçimi, bir anlatı yöntemi olarak gösterdi. Karamsarlığın ortasında bir umut ışığı gibiydi o. Başkaları yaşasın diye hayatını feda etti. Roboski’de çocukların kanı yere düşmesin diye, Gezi Parkı’nda bir ağacın dalı kırılmasın diye, barışın hayali biraz daha yaşasın diye bedenini siper etti. Siyaset onun için bir kariyer değil, bir adanmışlıktı. Belki de bu yüzden onun varlığı bir görevdi bu topraklara. Hepimizin yitirdiği o insan yanını, o içtenliği hatırlattı. Halk, Önder’e son görevini yerine getirdi. Sırrı Süreyya Önder’in vefatının ardından DEM Parti’nin Türkiye genelindeki il ve ilçe teşkilatlarında Mevlid-i Şerif programları düzenlendi. Her bir kentte, her bir mahallede, onun adını anmak isteyen insanlar bir araya geldi. Mevlitlerde dualar okundu, yürekler doldu, gözler doldu. Silvan’da, İstanbul’da, Diyarbakır’da, Van’da… Hangi şehirde olursa olsun, programlara yoğun katılım sağlandı. Bu kalabalık, sadece bir siyasetçiyi anmıyor, aynı zamanda bir vicdanı, bir hikâyeyi, bir umudu uğurluyordu. Unutulmayacak bir iz bıraktı. Sırrı Süreyya Önder, sadece bir siyasetçi değil; bu ülkenin ruhuna dokunmuş bir hikâye anlatıcısıydı. Bugün onun bıraktığı iz, sadece meclis kürsülerinde değil; halkın kalbinde, meydanlarda, mücadele dolu sokaklarda yaşıyor. Sözleri hâlâ yankılanıyor; bir ağacın gölgesinde, bir çocuğun gülüşünde, bir annenin duasında… Ve bazen bir insan, yalnızca yaşarken değil; sustuğunda da çok şey anlatır. Sırrı Süreyya sustu, ama bıraktığı hikâye, hepimizin hafızasında sonsuza dek yaşamaya devam edecek.  
Ekleme Tarihi: 06 May 2025 - Tuesday
İhsan Yılmaz

Gönüllere Giren Bir Siyasetçinin Hikâyesi: Sırrı Süreyya Önder

Başka kaç siyasetçi gönüllere bu kadar girebildi?

Siyasetin buz gibi diline mizahı bulaştıran, halkın içinden biri gibi konuşabilen, bir salona girdiğinde önce gülümseten sonra düşündüren kaç kişi tanıyoruz? Adını andığınızda herkesin bir anısını, bir repliğini, bir tebessümünü hatırladığı kaç siyasetçi var? Çok değil… Ama Sırrı Süreyya Önder işte o istisnalardan biri.

Başka kaç siyasetçi bu kadar sevildi?

Bu toprakların vicdanına dokunabilmek, Kürt’ün de Türk’ün de yüreğine aynı anda ses olabilmek zordur. Hele ki çoraklaştırılmış bir siyaset ikliminde, bunu mizahla, hikâyeyle, samimiyetle başarmak… Bu bambaşka bir şey. Sırrı Süreyya, ekranlara çıktığında, mecliste konuştuğunda, bir meydanda halkla göz göze geldiğinde hep o samimiyetiyle anıldı. Siyaseti halk için yapanların son temsilcilerinden biri gibi…

Mizahın gücünü öğretti.

Çünkü o, hakikati en çıplak haliyle anlatırken bile sizi güldürmeyi bilirdi. Ama bu öyle yüzeysel bir komiklik değildi. İnce bir zekânın, derin bir birikimin, yürekle yoğrulmuş bir söz ustalığının ürünüdür onun mizahı. Mizahı, sadece bir eğlence aracı değil; bir direniş biçimi, bir anlatı yöntemi olarak gösterdi. Karamsarlığın ortasında bir umut ışığı gibiydi o.

Başkaları yaşasın diye hayatını feda etti.

Roboski’de çocukların kanı yere düşmesin diye, Gezi Parkı’nda bir ağacın dalı kırılmasın diye, barışın hayali biraz daha yaşasın diye bedenini siper etti. Siyaset onun için bir kariyer değil, bir adanmışlıktı. Belki de bu yüzden onun varlığı bir görevdi bu topraklara. Hepimizin yitirdiği o insan yanını, o içtenliği hatırlattı.

Halk, Önder’e son görevini yerine getirdi.

Sırrı Süreyya Önder’in vefatının ardından DEM Parti’nin Türkiye genelindeki il ve ilçe teşkilatlarında Mevlid-i Şerif programları düzenlendi. Her bir kentte, her bir mahallede, onun adını anmak isteyen insanlar bir araya geldi. Mevlitlerde dualar okundu, yürekler doldu, gözler doldu. Silvan’da, İstanbul’da, Diyarbakır’da, Van’da… Hangi şehirde olursa olsun, programlara yoğun katılım sağlandı. Bu kalabalık, sadece bir siyasetçiyi anmıyor, aynı zamanda bir vicdanı, bir hikâyeyi, bir umudu uğurluyordu.

Unutulmayacak bir iz bıraktı.

Sırrı Süreyya Önder, sadece bir siyasetçi değil; bu ülkenin ruhuna dokunmuş bir hikâye anlatıcısıydı. Bugün onun bıraktığı iz, sadece meclis kürsülerinde değil; halkın kalbinde, meydanlarda, mücadele dolu sokaklarda yaşıyor. Sözleri hâlâ yankılanıyor; bir ağacın gölgesinde, bir çocuğun gülüşünde, bir annenin duasında…

Ve bazen bir insan, yalnızca yaşarken değil; sustuğunda da çok şey anlatır.
Sırrı Süreyya sustu, ama bıraktığı hikâye, hepimizin hafızasında sonsuza dek yaşamaya devam edecek.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve malabadigazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.