Stadyumlar yalnızca futbolun oynandığı alanlar değildir; aynı zamanda toplumun vicdanının, ahlakının ve sınırlarının da test edildiği yerlerdir. Ne yazık ki son günlerde Bursaspor tribünlerinden yükselen ve Leyla Zana’yı hedef alan çirkin, aşağılayıcı ve cinsiyetçi sözler, bu sınavdan sınıfta kaldığımızı bir kez daha göstermiştir.
Önce açık konuşalım:
Bir kadına edilen hakaret, kimden gelirse gelsin kabul edilemez.
Bu hakaret bir de yıllardır bedel ödemiş, siyasi kimliği, duruşu ve mücadelesiyle Türkiye’nin yakın tarihine damga vurmuş Leyla Zana gibi bir isme yöneliyorsa, mesele sadece futbol değil, doğrudan toplumsal çürüme meselesidir.
Bu Dil Futbolun Değil, Nefretin Dilidir
Tribünlerden yükselen bu sözler ne “taraftarlıkla” ne de “öfkeyle” açıklanabilir. Bu dil;
Kadını aşağılayan,
Kürt kimliğini hedef alan,
Siyaseten farklı olana düşmanlık üreten
kirli bir zihniyetin dışavurumudur.
Kadına uzanan dil çirkindir.
Kadını susturmaya çalışan dil faşizmdir.
Kadını hedef alan dil, insanlıktan nasibini almamıştır.
Bugün Leyla Zana’ya edilen hakaret, yarın başka bir kadına, başka bir kimliğe, başka bir inanca yönelir. Bu yüzden bu mesele “bir isim” meselesi değil, toplumsal bir kırmızı çizgi meselesidir.
Leyla Zana Bu Ülkenin Hafızasıdır
Beğenin ya da beğenmeyin; Leyla Zana, bu ülkenin siyasal hafızasında yer edinmiş bir kadındır. Yıllarca cezaevinde kalmış, bedel ödemiş, susturulmak istenmiş ama varlığından vazgeçmemiştir. Ona edilen hakaret, aynı zamanda:
Kürt kadınlarına,
Siyasette var olmaya çalışan kadınlara,
Farklı düşünene tahammülü olmayan zihniyete karşı duran herkese yöneliktir.
Yaptırım Şarttır, Sessizlik Suç Ortaklığıdır
Artık uyarı değil, yaptırım zamanıdır.
Türkiye Futbol Federasyonu başta olmak üzere ilgili tüm kurumlar şunu bilmelidir:
Bu tür hakaretler “tribün kültürü” değildir.
Bu tür söylemler ifade özgürlüğü değildir.
Bu tür saldırılar cezasız kalamaz.
Bursaspor kulübüne ve bu hakaretleri eden taraftarlara ciddi yaptırımlar uygulanmalıdır.
Aksi halde verilen her sessiz tepki, bu dili meşrulaştırmak anlamına gelir.
Biz bu ülkede;
Kadınların aşağılanmasına,
Kürt kimliğinin hedef alınmasına,
Nefret dilinin normalleştirilmesine
alışmayacağız.
Stadyumlar küfürle değil, futbolla anılmalı.
Tribünler nefretle değil, coşkuyla dolmalı.
Ve herkes şunu bilmeli:
Kadına uzanan dil, karşısında onurlu bir duruş bulur.
Leyla Zana’ya edilen hakareti kabul etmiyoruz.
Kadına yönelen bu çirkin dili reddediyoruz.
Sessiz kalmıyoruz, normalleştirmiyoruz, affetmiyoruz.