İhsan Yılmaz
Köşe Yazarı
İhsan Yılmaz
 

İMKANSIZ ‘AŞK’

Sensiz geçen gecelerde, ılık bir yalnızlık çöker üzerime… Havanın kasvetiyle birlikte yüreğimde de bir ağırlık belirir. Sokak lambaları hüzünle titrer, yıldızlar sanki senin yokluğuna küsmüş gibi sönük. Geceyi delen sessiz bir çığlık var içimde — adını haykıramadığım, ama her hücremi yakan bir çığlık… Senin gidişinle yüreğimde açılan boşluk, hâlâ kapanmadı. Adı seninle başlayan, seninle biten bir eksiklik bu. Her adımda içimde kanayan bir yara var; her nefeste eksilen bir ben… Seni yaşarken değil, seni yitirirken öğrendim asıl sevmenin ne demek olduğunu. Yaşam, omuzlarıma yükledikçe yükledi dertlerini. İnce ruhum çatırdadı bu ağırlıkla. Yürüdüğüm sokaklar artık ıssız, adımlarım yorgun, gözlerim yitik. Her köşe başında seni görüyorum sanıyorum. Her karanlıkta siluetin beliriyor gözlerimin perdesinde. Suretinle savaşıyorum yokluğuna. Akıl denen şey çoktan bavulunu topladı gitti benden. Zihnim, kahpe düşüncelerle kemirilmiş bir harabeye döndü. Deliliğin kıyısında bir bekleyişteyim — sensizliğin en derin yerinde… Bu gece, sana haykırmak istiyorum! Geçtiğim her sokakta seni arıyorum; duvarlarda sesini, taşlarda izini… Acı, içime çökmüş. Gözlerim, kalbimden taşan hüzünle ıslanıyor. Gidecek bir yerim yok ama yürüyorum. Ayaklarım değil artık, hatıraların taşıyor beni. Sevmenin çok ötesine geçtim. Varlığına tutunarak, yokluğuna direnerek… Ölümüne seviyorum seni. Yorgunum sevgili… Ama bedenimden çok, ruhum yorgun. Sokaklardaki çocuklar peşimde; “Deli bu” diyorlar. Belki de haklılar. Deli gibi sevdim seni. Sadece kalbim değil, gururum da kanıyor. Sızısı sarmıyor geceleri, umut bile terk etti beni. Karanlıklar yoldaşım oldu, ama sen, sen yoksun… Seni kalbimden atamadım. Bir zamanlar ayakta kalma nedenimdi senin varlığın. Şimdi arka sokaklarda, kimsenin uğramadığı karanlıklarda seni arıyorum. Hep sana hasrettim. Sen bana “gülüm” derdin ya hani… Şimdi o sesin bile kulaklarımda yankılanmıyor. Kimse saçlarımı senin gibi okşamıyor. Kimse “ağlama” demiyor. Ama ben hâlâ başucumda duran o eski resimlere bakarak sana sarılıyorum — o saf çocuk inancıyla. Hani sen beni çok severdin ya… “Hep yanında olacağım” derdin ya… Hani avuçlarımı öper, “sevdiğim” diye fısıldardın… Şimdi ne oldu sana? Ne değişti? Bitti mi yüreğindeki sevgi? Sanmıyorum. İkimiz de biliyoruz ki, yüreğe düşen sevgi kolay kolay tükenmez. Belki unuttun. Belki unutur gibi yaptın. Ama ben… Ben seni hâlâ beynimde, kalbimde ve en çok da yarım kalan dualarımda seviyorum. Gök gürlediğinde başımı göğe çeviriyorum, Belki birden çıkıp gelirsin diye… Yıldızlara bakıyorum, çünkü sen benim en güzel yıldızımdın. Ama şimdi… Tıpkı kayan yıldızlar gibi, sen de ellerimden kayıp gittin. Geriye sadece birlikte yaşadığımız o acı-tatlı günlerin yankısı kaldı. Birlikte güldüğümüz, ağladığımız, sustuğumuz anılar… Ama sen… Sen beni hiç gerçekten sevmedin, değil mi? Benimle oyun oynadın. Gülerek geldin, sonra birden durdun… Ve gittin. Ben mi? Beddua etmedim sana. Hâlâ mutlu olmanı istiyorum. Hâlâ yoluma çıkmıyorsun, ama biliyorum… Bensiz değilsin belki, ama ben sensiz nefes bile almak istemiyorum. Yine de belli etmiyorum. Aldığım her nefes sadece yaşamaya devam etmek için. Eskisi gibi sevmiyorum artık, çünkü sen yoksun. Sahi… Bensiz mutlu musun? Gerçek bir aşk bulabildin mi? Onunla kurduğun yuvada huzur var mı? Biliyor musun… Artık ismini bile anmıyorum. Çünkü senin içinde bir damla sevgi yokmuş meğer. Ve itiraf ediyorum: Arkandan ne ağladım ne de canım yandı. Sana dair ne söylendiyse hepsi yalan oldu. Ben seni kalbimden sildiğim gün, Hayat bana başka bir aşk gönderdi. Temiz, sade, dürüst bir sevgi… Ve şimdi… Ben o aşk için ölüyorum, sevgili. Gerçekten…
Ekleme Tarihi: 08 June 2025 - Sunday
İhsan Yılmaz

İMKANSIZ ‘AŞK’

Sensiz geçen gecelerde, ılık bir yalnızlık çöker üzerime… Havanın kasvetiyle birlikte yüreğimde de bir ağırlık belirir. Sokak lambaları hüzünle titrer, yıldızlar sanki senin yokluğuna küsmüş gibi sönük. Geceyi delen sessiz bir çığlık var içimde — adını haykıramadığım, ama her hücremi yakan bir çığlık…

Senin gidişinle yüreğimde açılan boşluk, hâlâ kapanmadı. Adı seninle başlayan, seninle biten bir eksiklik bu. Her adımda içimde kanayan bir yara var; her nefeste eksilen bir ben… Seni yaşarken değil, seni yitirirken öğrendim asıl sevmenin ne demek olduğunu.

Yaşam, omuzlarıma yükledikçe yükledi dertlerini. İnce ruhum çatırdadı bu ağırlıkla. Yürüdüğüm sokaklar artık ıssız, adımlarım yorgun, gözlerim yitik. Her köşe başında seni görüyorum sanıyorum. Her karanlıkta siluetin beliriyor gözlerimin perdesinde. Suretinle savaşıyorum yokluğuna. Akıl denen şey çoktan bavulunu topladı gitti benden. Zihnim, kahpe düşüncelerle kemirilmiş bir harabeye döndü. Deliliğin kıyısında bir bekleyişteyim — sensizliğin en derin yerinde…

Bu gece, sana haykırmak istiyorum!
Geçtiğim her sokakta seni arıyorum; duvarlarda sesini, taşlarda izini… Acı, içime çökmüş. Gözlerim, kalbimden taşan hüzünle ıslanıyor. Gidecek bir yerim yok ama yürüyorum. Ayaklarım değil artık, hatıraların taşıyor beni. Sevmenin çok ötesine geçtim. Varlığına tutunarak, yokluğuna direnerek…
Ölümüne seviyorum seni.

Yorgunum sevgili…
Ama bedenimden çok, ruhum yorgun.
Sokaklardaki çocuklar peşimde; “Deli bu” diyorlar. Belki de haklılar. Deli gibi sevdim seni. Sadece kalbim değil, gururum da kanıyor. Sızısı sarmıyor geceleri, umut bile terk etti beni. Karanlıklar yoldaşım oldu, ama sen, sen yoksun…

Seni kalbimden atamadım.
Bir zamanlar ayakta kalma nedenimdi senin varlığın. Şimdi arka sokaklarda, kimsenin uğramadığı karanlıklarda seni arıyorum. Hep sana hasrettim. Sen bana “gülüm” derdin ya hani… Şimdi o sesin bile kulaklarımda yankılanmıyor. Kimse saçlarımı senin gibi okşamıyor. Kimse “ağlama” demiyor. Ama ben hâlâ başucumda duran o eski resimlere bakarak sana sarılıyorum — o saf çocuk inancıyla.

Hani sen beni çok severdin ya…
“Hep yanında olacağım” derdin ya…
Hani avuçlarımı öper, “sevdiğim” diye fısıldardın…
Şimdi ne oldu sana?
Ne değişti?
Bitti mi yüreğindeki sevgi?

Sanmıyorum.
İkimiz de biliyoruz ki, yüreğe düşen sevgi kolay kolay tükenmez.
Belki unuttun. Belki unutur gibi yaptın.
Ama ben…
Ben seni hâlâ beynimde, kalbimde ve en çok da yarım kalan dualarımda seviyorum.

Gök gürlediğinde başımı göğe çeviriyorum,
Belki birden çıkıp gelirsin diye…
Yıldızlara bakıyorum, çünkü sen benim en güzel yıldızımdın.
Ama şimdi…
Tıpkı kayan yıldızlar gibi, sen de ellerimden kayıp gittin.

Geriye sadece birlikte yaşadığımız o acı-tatlı günlerin yankısı kaldı.
Birlikte güldüğümüz, ağladığımız, sustuğumuz anılar…
Ama sen…
Sen beni hiç gerçekten sevmedin, değil mi?
Benimle oyun oynadın.
Gülerek geldin, sonra birden durdun…
Ve gittin.

Ben mi?
Beddua etmedim sana.
Hâlâ mutlu olmanı istiyorum.
Hâlâ yoluma çıkmıyorsun, ama biliyorum…
Bensiz değilsin belki, ama ben sensiz nefes bile almak istemiyorum.
Yine de belli etmiyorum.
Aldığım her nefes sadece yaşamaya devam etmek için.

Eskisi gibi sevmiyorum artık, çünkü sen yoksun.
Sahi…
Bensiz mutlu musun?
Gerçek bir aşk bulabildin mi?
Onunla kurduğun yuvada huzur var mı?

Biliyor musun…
Artık ismini bile anmıyorum.
Çünkü senin içinde bir damla sevgi yokmuş meğer.
Ve itiraf ediyorum:
Arkandan ne ağladım ne de canım yandı.

Sana dair ne söylendiyse hepsi yalan oldu.
Ben seni kalbimden sildiğim gün,
Hayat bana başka bir aşk gönderdi.
Temiz, sade, dürüst bir sevgi…

Ve şimdi…
Ben o aşk için ölüyorum, sevgili.
Gerçekten…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve malabadigazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.