Volkan ESER
Köşe Yazarı
Volkan ESER
 

KILIÇDAROĞLU NELER SÖYLEDİ?

Türkiye siyasetinin son yıllardaki en çalkantılı dönemlerinden birinde, çok sesin çıktığı, çok sözün söylendiği ve meydanların gürültüyle dolup taştığı bir süreçte, bir lider sükunetiyle öne çıkıyor: Kemal Kılıçdaroğlu. Son Ankara kulislerinde yankılanan görüşme iddiaları, Kılıçdaroğlu’nun hala siyasi dengeye duyduğu hassasiyetin ve devlet adamlığı refleksinin sürdüğünü bir kez daha ortaya koyuyor. Kılıçdaroğlu’nun, partisi içinde yaşanan olağanüstü kurultay tartışmalarına dair iddia edilen sözleri, siyasal olgunluk açısından örnek teşkil ediyor. “Mutlak butlan kararı çıkarsa kabul ederim” ifadesi, onun kişisel ikbal uğruna değil, hukukun üstünlüğüne ve kurumsal işleyişe olan bağlılığını gösteriyor. Demokrasiye olan bu sadakat, kişisel kariyer planlamalarının çok ötesinde bir devlet ve halk anlayışının yansımasıdır. Bu, aslında siyasette çok nadir görülen bir erdem: Kendini değil, süreci önceleyen, sonuçları sağduyu ile bekleyen bir liderlik modeli. Kılıçdaroğlu’nun, parti içi kongre süreciyle ilgili yaptığı değerlendirmeler de dikkat çekici. Süreci mahallelerden başlatma vurgusu, halkla teması önceleyen bir yeniden yapılanma vizyonuna işaret ediyor. Bu sadece bir teknik detay değil, halkın nabzını tutarak, yerelden genele uzanan bir yenilenme stratejisidir. Bir siyasi partiyi kalıcı ve güçlü kılan şey, tabanıyla kurduğu bu doğrudan bağdır. Kılıçdaroğlu, bu bağı önceleyen bir yol haritası çiziyor. Son dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ilgili CHP ve Özgür Özel’in tutumunu da eleştiriyor Kemal bey. Ki son derece haklı. Kılıçdaroğlu’nun iddialara göre bu konuda sarf ettiği sözler, siyasi rollerin netliğine yaptığı vurguyu yansıtıyor: “Ekrem Bey bir belediye başkanıdır.” Bu söz, yerel yöneticilerin kendi alanlarında kalmaları ve yargı sürecinin siyasi şovlarla gölgelenmemesi gerektiğini ifade ediyor. Kılıçdaroğlu’nun “Ben Aziz Kocaoğlu’nda böyle davranmadım” şeklindeki değerlendirmesi ise, ilkesel bir duruşun devamı olarak okunmalı. Bu tavır, siyasetin hukuka saygılı bir şekilde icra edilmesini savunuyor ve kurumsal meşruiyeti zedelememeye özen gösteriyor. Yeni anayasa tartışmalarında da Kılıçdaroğlu’nun yaklaşımı, “köprüleri atmadan konuşmak” şeklinde özetleniyor. Bu, popülist ve kutuplaştırıcı yaklaşımların aksine, aklı ve müzakereyi önceleyen bir siyaset anlayışıdır. Zira anayasa dediğimiz şey, sadece bir siyasi belge değil, toplumun tüm kesimlerini kapsayan bir toplumsal sözleşmedir. Kılıçdaroğlu burada muhalefet anlayışını da yeniden tanımlıyor: Sadece karşı durmak değil, yapıcı önerilerle masada olmak. Bu yaklaşım, demokratik meşruiyeti güçlendirdiği gibi, toplumsal güveni de yeniden inşa edebilecek bir yaklaşımdır.   Kemal Kılıçdaroğlu, yıllardır sürdürdüğü siyasal çizgiyi; kavga yerine çözüm, kişisel çıkar yerine kurumsal sorumluluk, öfke yerine sağduyu eksenine oturtmuş bir liderdir. Sessizliği bazen yanlış yorumlandı, sükuneti zayıflıkla karıştırıldı. Oysa bu tutum, günümüz siyasetinde nadiren rastlanan bir erdemin dışavurumudur: Gerçek liderlik. Kılıçdaroğlu, duygusal dalgalanmalara kapılmadan, kurallara saygı duyan, inşa edici ve kalıcı bir siyaset anlayışını temsil etmeye devam ediyor. Bugünlerde pek çok siyasetçi anı yönetirken, o süreci ve geleceği yönetmeyi tercih ediyor. Türkiye’nin içinde bulunduğu zorlu dönemde, sükunetle konuşan, adaletle düşünen, diyalogla yol alan bir liderliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Kemal Kılıçdaroğlu, siyaseti bir kavga alanı değil, bir akıl ve erdem zemini olarak gören anlayışıyla bu ihtiyaca cevap veriyor. Belki meydanlarda çok görünmüyor. Ama siyasi tarihin satır aralarında, doğru zamanda doğru sözleriyle yerini almaya devam ediyor. CHP’nin başına geçmesi durumunda bu özelliği sürdürmesi gerekiyor.
Ekleme Tarihi: 26 June 2025 - Thursday
Volkan ESER

KILIÇDAROĞLU NELER SÖYLEDİ?

Türkiye siyasetinin son yıllardaki en çalkantılı dönemlerinden birinde, çok sesin çıktığı, çok sözün söylendiği ve meydanların gürültüyle dolup taştığı bir süreçte, bir lider sükunetiyle öne çıkıyor: Kemal Kılıçdaroğlu. Son Ankara kulislerinde yankılanan görüşme iddiaları, Kılıçdaroğlu’nun hala siyasi dengeye duyduğu hassasiyetin ve devlet adamlığı refleksinin sürdüğünü bir kez daha ortaya koyuyor.

Kılıçdaroğlu’nun, partisi içinde yaşanan olağanüstü kurultay tartışmalarına dair iddia edilen sözleri, siyasal olgunluk açısından örnek teşkil ediyor. “Mutlak butlan kararı çıkarsa kabul ederim” ifadesi, onun kişisel ikbal uğruna değil, hukukun üstünlüğüne ve kurumsal işleyişe olan bağlılığını gösteriyor. Demokrasiye olan bu sadakat, kişisel kariyer planlamalarının çok ötesinde bir devlet ve halk anlayışının yansımasıdır.

Bu, aslında siyasette çok nadir görülen bir erdem: Kendini değil, süreci önceleyen, sonuçları sağduyu ile bekleyen bir liderlik modeli.

Kılıçdaroğlu’nun, parti içi kongre süreciyle ilgili yaptığı değerlendirmeler de dikkat çekici. Süreci mahallelerden başlatma vurgusu, halkla teması önceleyen bir yeniden yapılanma vizyonuna işaret ediyor. Bu sadece bir teknik detay değil, halkın nabzını tutarak, yerelden genele uzanan bir yenilenme stratejisidir. Bir siyasi partiyi kalıcı ve güçlü kılan şey, tabanıyla kurduğu bu doğrudan bağdır. Kılıçdaroğlu, bu bağı önceleyen bir yol haritası çiziyor.

Son dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ilgili CHP ve Özgür Özel’in tutumunu da eleştiriyor Kemal bey. Ki son derece haklı. Kılıçdaroğlu’nun iddialara göre bu konuda sarf ettiği sözler, siyasi rollerin netliğine yaptığı vurguyu yansıtıyor: “Ekrem Bey bir belediye başkanıdır.” Bu söz, yerel yöneticilerin kendi alanlarında kalmaları ve yargı sürecinin siyasi şovlarla gölgelenmemesi gerektiğini ifade ediyor.

Kılıçdaroğlu’nun “Ben Aziz Kocaoğlu’nda böyle davranmadım” şeklindeki değerlendirmesi ise, ilkesel bir duruşun devamı olarak okunmalı. Bu tavır, siyasetin hukuka saygılı bir şekilde icra edilmesini savunuyor ve kurumsal meşruiyeti zedelememeye özen gösteriyor.

Yeni anayasa tartışmalarında da Kılıçdaroğlu’nun yaklaşımı, “köprüleri atmadan konuşmak” şeklinde özetleniyor. Bu, popülist ve kutuplaştırıcı yaklaşımların aksine, aklı ve müzakereyi önceleyen bir siyaset anlayışıdır. Zira anayasa dediğimiz şey, sadece bir siyasi belge değil, toplumun tüm kesimlerini kapsayan bir toplumsal sözleşmedir.

Kılıçdaroğlu burada muhalefet anlayışını da yeniden tanımlıyor: Sadece karşı durmak değil, yapıcı önerilerle masada olmak. Bu yaklaşım, demokratik meşruiyeti güçlendirdiği gibi, toplumsal güveni de yeniden inşa edebilecek bir yaklaşımdır.

 

Kemal Kılıçdaroğlu, yıllardır sürdürdüğü siyasal çizgiyi; kavga yerine çözüm, kişisel çıkar yerine kurumsal sorumluluk, öfke yerine sağduyu eksenine oturtmuş bir liderdir. Sessizliği bazen yanlış yorumlandı, sükuneti zayıflıkla karıştırıldı. Oysa bu tutum, günümüz siyasetinde nadiren rastlanan bir erdemin dışavurumudur: Gerçek liderlik.

Kılıçdaroğlu, duygusal dalgalanmalara kapılmadan, kurallara saygı duyan, inşa edici ve kalıcı bir siyaset anlayışını temsil etmeye devam ediyor. Bugünlerde pek çok siyasetçi anı yönetirken, o süreci ve geleceği yönetmeyi tercih ediyor.

Türkiye’nin içinde bulunduğu zorlu dönemde, sükunetle konuşan, adaletle düşünen, diyalogla yol alan bir liderliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Kemal Kılıçdaroğlu, siyaseti bir kavga alanı değil, bir akıl ve erdem zemini olarak gören anlayışıyla bu ihtiyaca cevap veriyor.

Belki meydanlarda çok görünmüyor. Ama siyasi tarihin satır aralarında, doğru zamanda doğru sözleriyle yerini almaya devam ediyor. CHP’nin başına geçmesi durumunda bu özelliği sürdürmesi gerekiyor.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve malabadigazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.