Cumhuriyet Halk Partisi, son dönemde aldığı kararlarla kendi öz evlatlarını bir bir tasfiye etmeye devam ediyor. Bu, sadece bireylerin partiden uzaklaştırılması değil, aynı zamanda partinin tarihine, değerlerine ve vicdanına da bir saldırıdır.
Gürsel Tekin gibi bir ismin, sırf mahkeme tarafından İstanbul İl Başkanlığına atandığı ve belli çevrelerin hoşuna gitmeyen çıkışlar yaptığı için ihraç edilmesi, sadece kendisinin değil, halkın vicdanında da yaralar açmıştır.
Gürsel Tekin, bu partinin sıradan bir üyesi değildir. O, sokaklardan, gecekondu mahallelerinden, dar gelirli insanların içinden gelen; halkın dilini konuşan, halkla yan yana yürüyen bir siyasetçidir.
CHP İstanbul İl Başkanlığı gibi zorlu bir görevi başarıyla yürütmüş, Genel Sekreterlik gibi partinin mutfağında söz sahibi olmuş, yıllarca milletvekilliği yaparak hem Meclis’te hem sokakta halkın sesi olmuş bir isimdir.
O, seçim dönemlerinde meydanlarda, kriz anlarında sahada, halkın çaresizliğini dinlerken karşımıza çıkan bir siyasetçidir. Bugün CHP Genel Merkezi tarafından kendisine reva görülen “ihraç” kararı, sadece Gürsel Tekin’e değil, onunla özdeşleşmiş tüm değerlere vurulan bir darbedir.
İhraç gerekçesi kamuoyuna tam olarak açıklanmamış olsa da, herkes biliyor ki bu kararın arkasında yatan temel neden, Gürsel Tekin’in mahkeme tarafından İl Başkanlığına atanması ve “doğruları söyleme” cesaretidir.
Oysa bir partinin gerçek gücü, eleştirileri bastırmak değil, o eleştirilerden ders çıkarmaktır. Bugün CHP’nin kaybettiği yerlerde başarısızlık nedenleri konuşulmuyorsa, bunun sebebi susturulan seslerdir. Gürsel Tekin’in ihraç edilmesiyle bu seslerden biri daha susturulmak istenmiştir.
CHP, içindeki farklı sesleri, eleştirel aklı ve samimi emekçileri dışlayarak değil; onlarla birlikte yol alarak büyüyebilir. Kendi kadrolarını “bizden” ve “ötekiler” diye ayıran, her muhalif sesi “parti disiplinine aykırı” diyerek susturmaya çalışan bir yönetim anlayışı, 100 yıllık bir çınarı ne kadar ayakta tutabilir?
Unutulmamalıdır ki CHP, Atatürk’ün kurduğu bir halk partisidir. Bu partinin omurgası halktır, emeğiyle bu partiyi taşıyan neferlerdir. Gürsel Tekin, Barış Yarkadaş gibi isimler, bu partiyi iktidar umudu yapan damarların temsilcisidir. Bugün onları kapı dışı etmek, o umudu da halkın gözünde zayıflatmaktır.
CHP yıllardır parti içi demokrasi eksikliğiyle eleştiriliyor. Değişim taleplerinin bastırıldığı, delege sisteminin adaletsiz işlediği, eleştirilerin cezayla karşılık bulduğu bir ortamda, hangi taban desteğinden, hangi halkçı siyasetten söz edilebilir?
Parti içi muhalefet susturularak değil, dinlenerek değer kazanır. Barış Yarkadaş’ın söyledikleri; sadece bireysel görüşler değil, sahada halktan alınan geri bildirimlerin yansımasıdır. Onun susturulması, halkın sesine kulak tıkamaktır.
Bugün CHP sadece Gürsel Tekin ve Barış Yarkadaş’ı değil, onlarla birlikte samimiyeti, mücadeleyi, halkla bağı ve vicdanı da ihraç etmiştir. Bu karar; seçimlerde alınan kötü sonuçların, eriyen oy oranlarının, artan güvensizliğin sebeplerini dışarda değil içeride araması gereken CHP yönetiminin, hala halktan kopuk bir noktada durduğunu göstermektedir.
Eğer bu parti gerçekten halkın iktidarını kurmak istiyorsa, önce kendi içinde adaleti sağlamalıdır. Aksi halde, her ihraç, partinin ruhunu biraz daha yitirmesine neden olur.
Gürsel Tekin’i ihraç etmek, bu partinin bir evladını kapı önüne koymaktır. Ama halkın vicdanı o kapıyı kapatmaz. Bugün milyonlarca CHP’li, onun gibi düşünen, konuşan ve halk için mücadele eden gerçek siyasetçilere sahip çıkıyor.
Unutulmasın: Partiler, binalarla değil, ilkelerle, emekle, samimiyetle ve halkın güveniyle ayakta kalır.