Volkan ESER
Köşe Yazarı
Volkan ESER
 

YAKIŞMADI SAYIN BAŞKAN..!

İzmir, tarih boyunca emek mücadelesinin simge kentlerinden biri olmuştur. Bu şehir, yalnızca deniziyle, martısıyla, güneşiyle değil; onurlu işçileriyle, direnen emekçileriyle de tanınır. Ancak geçtiğimiz günlerde yaşananlar, İzmir’in toplumsal hafızasında kara bir leke olarak yerini aldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, toplu sözleşme sürecinde anlaşmazlık yaşadığı bin 30 emekçiyi işten çıkarma kararı alması; yalnızca bu kişileri değil, aileleriyle birlikte yaklaşık 5 binin üzerinde insanı doğrudan etkileyen sosyo-ekonomik bir travmaya dönüştü. Belediye Başkanı Cemil Tugay, bu kararın gerekçesini “sendikanın geri adım atmaması” olarak açıkladı. Ancak bu gerekçe, emeğin ve insan hayatının önüne konulamayacak kadar zayıf bir savunmadır. Zira belediyecilik yalnızca asfalt dökmek, çöp toplamak, kaldırım yapmak değildir; belediyecilik, insana ve emeğe saygı duymayı da içerir. Hizmet üretmenin asli unsuru olan işçiyi cezalandırarak, bir kentin onuru ayakta tutulamaz. Söz konusu bin 30 kişi, İzmir’in sokaklarını temizleyen, parklarını düzenleyen, yaşlısına, hastasına yardım götüren, kent yaşamının omurgasını taşıyan emekçilerdir. Onlar yalnızca bir maaşın değil, bir hayatın, bir çocuğun okul masrafının, bir annenin ilacının, bir sofranın umudunun peşindeydiler. Şimdi o sofralar soğuyacak, o çocukların gözleri endişeyle dolacak.   İzmir, sosyal demokrat bir çizgiyi benimsediğini her fırsatta ifade eden bir kenttir. Ancak sosyal belediyeciliğin en temel ilkesi, krizde işçiyi değil rantı, savurganlığı, israfı hedef almaktır. Belediyenin ekonomik zorluk gerekçesiyle önce işçiye gözünü dikmesi, bu ilkenin inkarıdır. Başkan Tugay’ın açıklamalarında dikkat çeken bir diğer nokta ise, sendika yöneticileri ve onların yakınlarının da işten çıkarılacağı yönündeki ifadeleridir. Bu, demokratik sendikal mücadeleye karşı doğrudan bir gözdağıdır. İntikam kokan bu yaklaşım, Türkiye’de zaten zor durumda olan sendikal hareketin üzerine bir de yerel yönetim baskısını eklemektedir. Bugün yaşanan işten çıkarma süreci, bize bir kez daha gösteriyor ki ekonomik krizin faturasını her zaman işçiler ödüyor. Belediyeler, mali disiplini sağlamak adına önce işçiyi gözden çıkarıyor; oysa yapılması gereken öncelikle ihalelere, yandaş kadrolara, israf projelere, şatafatlı temsillere bakmak olmalıdır. Eğer gerçekten ekonomik darboğaz söz konusuysa, neden yüksek maaşlı üst düzey yöneticilerden, danışmanlardan, ihalelerden tasarruf edilmiyor? Neden sosyal yardımlar kısılmıyor da emekçi kıyımı tercih ediliyor? Sorular cevapsız; çünkü bu kararda hakkaniyet değil, güç gösterisi var. İzmir, dirençli bir halkın şehridir. Ama aynı zamanda adalet duygusunun da güçlü olduğu bir yerdir. Bugün bu kente yakışmayan bir karar alınmıştır. İzmir Büyükşehir Belediyesi, kent halkına değil; günü kurtaran, emekçiyi değersizleştiren bir yönetim anlayışına hizmet etmiştir. Bin 30 işçi, yalnızca işini değil; İzmir’e, demokrasiye ve adalete olan inancını da kaybetmek üzeredir. Bir belediyenin gerçek yüzü, kriz zamanlarında verdiği kararlarda ortaya çıkar. Cemil Tugay ve yönetimi, bu sınavdan sınıfta kalmıştır. İşten çıkarmaların derhal durdurulması, sendika ile diyalog sürecinin yeniden başlatılması ve İzmir halkına yakışır, vicdanlı bir çözüm bulunması elzemdir. Çünkü bu mesele yalnızca işçi meselesi değil; İzmir’in vicdanıdır.
Ekleme Tarihi: 13 June 2025 - Friday
Volkan ESER

YAKIŞMADI SAYIN BAŞKAN..!

İzmir, tarih boyunca emek mücadelesinin simge kentlerinden biri olmuştur. Bu şehir, yalnızca deniziyle, martısıyla, güneşiyle değil; onurlu işçileriyle, direnen emekçileriyle de tanınır. Ancak geçtiğimiz günlerde yaşananlar, İzmir’in toplumsal hafızasında kara bir leke olarak yerini aldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, toplu sözleşme sürecinde anlaşmazlık yaşadığı bin 30 emekçiyi işten çıkarma kararı alması; yalnızca bu kişileri değil, aileleriyle birlikte yaklaşık 5 binin üzerinde insanı doğrudan etkileyen sosyo-ekonomik bir travmaya dönüştü.

Belediye Başkanı Cemil Tugay, bu kararın gerekçesini “sendikanın geri adım atmaması” olarak açıkladı. Ancak bu gerekçe, emeğin ve insan hayatının önüne konulamayacak kadar zayıf bir savunmadır. Zira belediyecilik yalnızca asfalt dökmek, çöp toplamak, kaldırım yapmak değildir; belediyecilik, insana ve emeğe saygı duymayı da içerir. Hizmet üretmenin asli unsuru olan işçiyi cezalandırarak, bir kentin onuru ayakta tutulamaz.

Söz konusu bin 30 kişi, İzmir’in sokaklarını temizleyen, parklarını düzenleyen, yaşlısına, hastasına yardım götüren, kent yaşamının omurgasını taşıyan emekçilerdir. Onlar yalnızca bir maaşın değil, bir hayatın, bir çocuğun okul masrafının, bir annenin ilacının, bir sofranın umudunun peşindeydiler. Şimdi o sofralar soğuyacak, o çocukların gözleri endişeyle dolacak.

 

İzmir, sosyal demokrat bir çizgiyi benimsediğini her fırsatta ifade eden bir kenttir. Ancak sosyal belediyeciliğin en temel ilkesi, krizde işçiyi değil rantı, savurganlığı, israfı hedef almaktır. Belediyenin ekonomik zorluk gerekçesiyle önce işçiye gözünü dikmesi, bu ilkenin inkarıdır.

Başkan Tugay’ın açıklamalarında dikkat çeken bir diğer nokta ise, sendika yöneticileri ve onların yakınlarının da işten çıkarılacağı yönündeki ifadeleridir. Bu, demokratik sendikal mücadeleye karşı doğrudan bir gözdağıdır. İntikam kokan bu yaklaşım, Türkiye’de zaten zor durumda olan sendikal hareketin üzerine bir de yerel yönetim baskısını eklemektedir.

Bugün yaşanan işten çıkarma süreci, bize bir kez daha gösteriyor ki ekonomik krizin faturasını her zaman işçiler ödüyor. Belediyeler, mali disiplini sağlamak adına önce işçiyi gözden çıkarıyor; oysa yapılması gereken öncelikle ihalelere, yandaş kadrolara, israf projelere, şatafatlı temsillere bakmak olmalıdır.

Eğer gerçekten ekonomik darboğaz söz konusuysa, neden yüksek maaşlı üst düzey yöneticilerden, danışmanlardan, ihalelerden tasarruf edilmiyor? Neden sosyal yardımlar kısılmıyor da emekçi kıyımı tercih ediliyor? Sorular cevapsız; çünkü bu kararda hakkaniyet değil, güç gösterisi var.

İzmir, dirençli bir halkın şehridir. Ama aynı zamanda adalet duygusunun da güçlü olduğu bir yerdir. Bugün bu kente yakışmayan bir karar alınmıştır. İzmir Büyükşehir Belediyesi, kent halkına değil; günü kurtaran, emekçiyi değersizleştiren bir yönetim anlayışına hizmet etmiştir. Bin 30 işçi, yalnızca işini değil; İzmir’e, demokrasiye ve adalete olan inancını da kaybetmek üzeredir.

Bir belediyenin gerçek yüzü, kriz zamanlarında verdiği kararlarda ortaya çıkar. Cemil Tugay ve yönetimi, bu sınavdan sınıfta kalmıştır. İşten çıkarmaların derhal durdurulması, sendika ile diyalog sürecinin yeniden başlatılması ve İzmir halkına yakışır, vicdanlı bir çözüm bulunması elzemdir.

Çünkü bu mesele yalnızca işçi meselesi değil; İzmir’in vicdanıdır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve malabadigazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.