Gebze’de yaşanan facia hepimizin yüreğini dağladı. Yedi katlı bir bina, bir anda, hiçbir uyarı vermeden çöktü. İçinde hayatlar vardı, umutlar, aileler, çocuklar vardı… O binanın altında sadece beton yığınları değil, ihmalin ve denetimsizliğin enkazı kaldı.
Bir bina durduk yere çökmez. Beton kendi kendine yorulmaz. Demir kendi kendine paslanmaz. Kolon ve kiriş kendi başına isyan etmez. Bu çöküş, yıllardır süregelen ihmallerin, göz yummaların, “bir şey olmaz” anlayışının çöküşüdür.
Her felaketin ardından aynı cümleleri duyuyoruz:
“Önlem alınmalı.”
“Denetimler artırılacak.”
“Gerekli soruşturma başlatıldı.”
Ama artık bu cümleler yetmiyor! Çünkü önlem alınmıyor, denetim yapılmıyor, soruşturmalar çoğu zaman sonuçsuz kalıyor. Kağıt üzerindeki denetimler, sahadaki gerçekleri örtemez. Artık “yapılacak” değil, “yapılıyor” denilen bir sürece geçilmek zorundayız.
Türkiye’nin dört bir yanında sadece büyükşehirlerde değil, her ilde, ilçede, köyde, binaların acilen denetlenmesi gerekiyor. Bu bir tercih değil, bir mecburiyet haline gelmiştir.
Bugün Gebze’de yaşanan yarın başka bir şehirde yaşanabilir. Çünkü aynı hatalar, aynı ihmaller, aynı göz yummalar her yerde var.
Artık çağrımız açık ve nettir:
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı derhal kapsamlı bir denetim seferberliği başlatmalıdır.
Belediyeler, yapı denetim firmaları ve meslek odaları koordineli biçimde çalışmalıdır.
Gerekirse özel denetim masaları kurulmalı, yeni mühendisler, mimarlar, teknik personeller istihdam edilmelidir.
“Riskli yapı” tespiti sadece kağıt üzerinde değil, sahada, yerinde, gerçek ekiplerle yapılmalıdır.
Unutmayalım:
Denetim yapılmayan her bina, potansiyel bir mezardır.
Görmezden gelinen her çatlak, gelecekte bir faciaya dönüşebilir. Ve atılmayan her adım, bir canın bedeli olur.
Türkiye artık “önlem alınmalı” dönemini geride bırakmalı, “denetim seferberliği başlatıldı” dönemine geçmelidir.
Çünkü bu ülke, bir daha Gebze gibi acılar yaşamayı hak etmiyor.